Ana içeriğe atla

Şarköy Notları - IV

21 Kasım 2009 - 00:22

Ne zamandır şiir yazmıyordum. Peki, ben şiir yazıyor muydum? Kimilerinin kötü, kimilerininse çok kötü olduğunu biliyorum. Yazmaktan alıkoymamalı. Bir günlük gazeteye gönderilen şiirlere göz atıyorum, soba tutuşturmak için kullandığım gazetelerden, şiir gönderenlerin ömürlerinde şiir okumadıkları belli oluyor. Okusalardı yazdıklarına şiir demezler, en azından insan içine çıkarmaya cesaret etmezlerdi. Hayata nasıl baktıkları ve aşkı ne kadar hödükçe yaşadıkları da anlaşılıyor.

Beterin beteri vardır diyerek blog’umda yayımlamıyorum her şiirimi, yayımladıklarım beğendiklerimdir. Bir o kadar da neşre layık görmediklerim var. Bu aralar yazmıyorsam sebep, noksanlığımdandır. Aşk şiiri desem, aşkı ara ki bulasın. Eskisini de mütemadiyen buzluktan çıkarıp çeşitlendiriyorum ama üstüne yeni tecrübeler eklenmediği sürece bayat kabul ediyorum.

Ne yazık ki bana şiir yazdıracak heyecanlardan uzağım. En hararetli hareketim sıkıntıdan patlamak olabilir. Yine de iyi idare ediyorum yalnızlığı. Mesafeliyiz fakat çoğu zaman iyi geçiniyoruz. Öyleyse yalnızlık şiiri de yazmayacağım. Çocuk şiiri yazabilirim. Çocuklar, çocuk şiiri severler mi? Hatırladığım kadarıyla tekerleme cinsinde değilse tahammül edemezdim. Çocuk da olsak şiirlerdeki tozpembe hayattan gayet uzaktık.

Odada canına susamış, beni sürekli rahatsız eden bir sinek var. Koltuktaki leke de onu başımdan savarken oluştu. Taarruzum sonuç vermediğinden, hayvan çevremde uçmaya devam ediyor. Sahi, “kuşlar kadar hür” deriz de niye “sinekler kadar hür” demeyiz. Boka sevdasıyla nam salmasının etkisi vardır muhakkak. İnsanın böceklerle geçinemeyişini de unutmamalı. Şunu da ekleyeyim, ev içindeki kuşlar genelde hür olmayanlardır. Sinekler bu konuda daha avantajlı durumdalar. Onlara öykünüp yaşayacağımız özgürlük, haneye tecavüzden tutuklanmamızla, dolayısıyla hürriyetimizi geçici olarak yitirmemizle sonuçlanabilir.

Çocuk şiiri diyordum, hiç denemedim. Deneyeyim:
“Benim yaşım yedi
Annem öyle dedi”

Denedim olmuyor. Şiir değil tekerleme bu. Bence çocuklar önce bunlarla başlamalı. Tabiatın güzelliğini anlatmaya çalışan beyin özürlü şiirlerinden uzak tutmamız daha iyi olacaktır onları. O tip şiirler hitap ettikleri kitlenin kapasitesinden zerre derece haberdar olmayanlarca yazılıyor sanki. Kimi ebeveyn vardır, çocuğuyla bebekçe konuşur. Çocuk da mecburen bebekçe öğrenir. Mesela ebeveyn “düt düt” dediğinden bebek de arabayı aynı şekilde isimlendirir. Aslında bu tip kelimeler bebekçe değil, ebeveyncedir. Kelimenin aslını dili döndüğünce söyletmek yerine niye yol uzatılır anlamam. İşte o şiirleri anlamayışım da buna benzer. Amaç öğretici de olabilir. Çocuk şarkılarından birinde yenilebilir ve yenilemez hayvanları öğretiyorlardı.

"Pazara gidelim bir tavuk alalım
Pazara gidip bir tavuk alıp napalım
Gıt gıt gıdak gıt gıt gıdak diyelim
Hapur hupur hapur hupur yiyelim.


Pazara gidelim bir kedi alalım
Pazara gidip bir kedi alıp napalım
Miyav miyav miyav miyav diyelim
Hapur hupur hapur hupur yemeyelim
." şeklinde gidiyor.

Şarkıdan kedi ve köpeğin yenmediğini, tavuk ve ördeğin yendiğini öğreniyoruz. Öğretici mi maniple edici mi, tartışılır. Çocuk şiirinden vazgeçtik.

Ne diye bu kadar üzerinde duruyorum?
İçimde yazmak geldi mi zaten yazarım.