Ana içeriğe atla

Maziye Göçen Meyhane

Şarköy kadar eski izlenimi veren bir meyhane burası. Meyhane diyorum ama muhtemelen en çok rakı tüketiliyordur. İsimlere sonradan yüklendikleri anlamlarla bakmalı. Kıraathanede de en az gerçekleşen eylem, okumaktır. Meyhanenin öyle orijinal dekoru var ki aradan zaman geçmeden yazmak istedim. Buranın bir cephesi meydana, öteki cephesi de Atatürk Caddesi’nin girişine bakıyor. Köşe başını tutmuş, erken çökmüş bir kadın sanki. Oturur oturmaz, kraft masa örtüleri dikkatimi çekti. Bulundukları zemini beğenmemişçesine kaçma arzusundaydılar sanki, tüm masalarda eğri büğrü kabarık duruyorlardır. Ucuz sandalyelere, ucuz düğün salonlarında rastlanabilecek türden kumaş kılıflar geçirilmişti. Görüntüyü kurtarmaya yetmediği gibi oturulduğunda mazilerinin eskiliği de anlaşılıyordu metal iskeletli bu sandalyelerin.

Cephesindeki pencere camları, içeriye dışarıyı, dışarıyı içeriye göstermeyi önleyen perdelerle örtülüydü. İki cephenin perdeleri birbirinden farklı tipteydi. Tavanı tutan üç ince sütun, ahşap kaplıydı. Sütunların birinde, sütunu çevreleyen raf, rafın üzerinde ise peçete paketleri diziliydi. İşlevsellikleri tartışılmazsa da dekorun eğretiliğine katkı sağlayan halleri komikti. Duvarlar da yarıya kadar ahşapla kaplıydı. Muhtelif yerlerine plastik çiçekler sıkıştırılmıştı.

Giriş kapısı meydana bakan cephedeydi. Kapı, salonun bitimindeki mutfak kapısıyla karşılıklıydı. Not defterimi alıp mutfak girişinden detayları yazmak isterdim ama hoş karşılanmayacağından, çekindim. Oturduğum yerden, anlatmakta güçlük çektiğim karmaşaya bakmakla yetindim. Mutfağın yan bölümü tuvaletti. Tuvaletin önündeyse paravan bulunuyordu. Paravanın önünde âmâ bir piyanist, kayıtlı ritimlerle çiğ notalar basarak hem çalıyor hem şarkı söylüyordu.

Orta sınıf bir meyhanenin karikatürü olan bu yer, artık tarihe karıştı. Bu meyhanenin aramızdan zamansız ayrılışından önce bir kez daha uğrama fırsatı bulamadığıma üzülüyorum. Her santimetrekaresini incelemek ve betimlemek isterdim. Şimdi, yazın ortasında şenliğini yitirmiş, mezar taşı gibi sessiz durmakta.