Ana içeriğe atla

Körleşme'de Bakış

“Görüyorsunuz ya baylar, bu dâhi paranoyakla kendimizi karşılaştırdığımızda, ne kadar zavallı aptallar ve dar görüşlü kişiler olarak kalıyoruz! Biz gerçeklerin tutsağıyken, o tutkuların insanı; biz hep başkalarından alınma, elden düşme deneyimlerle yaşarken, o kendi deneyimlerine dayanıyor. Tıpkı dünyamız gibi, sonsuz bir yalnızlık içerisinde, kendi evreninde dolanıp duruyor. Korkmak hakkına sahip. Yörüngesini açıklamak ve korumak için gösterdiği yetenek, tümümüzün tuttuğumuz yolları açıklamak ve savunmak için gösterdiğinden daha büyük. O, duyularının yarattığı yanılsamalara inanırken, bizler sağlıklı duyularımızla algıladıklarımıza kuşkuyla bakıyoruz. Aramızda bulunan bir avuç inançlı kişi ise, başkalarının binlerce yıl önce onlar için yaşamış oldukları deneyimlere sarılıyor. Bizler düşleri, kutsal sözleri, sesleri —nesnelere ve insanlara göz açıp kapayana dek yaklaşabilmeyi— gereksiniyoruz ve bunları kendi içimizde bulamadığımız zaman geleneklere başvuruyoruz. Kendi yoksulluğumuz yüzünden, inanan kişiler olup çıkıyoruz. İçimizde daha da yoksul olanlar, bundan da vazgeçiyorlar. Ama ya karşımızdaki? O aynı kişilikle hem Allah’ı, hem peygamberi, hem de Müslüman kişiyi birleştiriyor. Ona kronik paranoya etiketini yapıştırmamız, bir mucizeyi mucize olmaktan çıkarır mı? Bizler nasırlaşmış akıllarımızın üstünde, cimrilerin paralarının üstüne oturmaları gibi oturuyoruz. Bizim düşündüğümüz anlamda akıl, bir yanlış anlamadan başka bir şey değil. Eğer salt düşünce düzeyinde sürdürülebilen bir yaşam varsa böyle bir yaşamı sürdürebilen tek insan şu karşınızda gördüğünüz delidir!”
Elias Canetti
Körleşme, s.454-455
Payel Yayınları