"Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum" Ahmet Telli Ferhan Şensoy’un bir oyununu hatırlıyorum. Delirmenin kolay yolunu anlatıyordu. Elinize bir kâğıt kalem alın, bir kelimeyi yazın diyordu. Sonrasını net hatırlamıyor, bir miktar uydurarak katkıda bulunuyorum. Aşağı yukarı şöyleydi: Kelimeyi sürekli tekrar edin, heceleyin, tekrar edin… Kelime bir süre sonra kontrolden çıkacak ve sizi de yanında götürecek. Ölçü… Kelimeyi yazıyor ve tekrar ediyorum. Tekrar… tekrar… tekrar… Öl-çü, öl-çü, öl-çü, ölçü, ölçü… Zaten anlamını doğru dürüst yakalayamamışım, iyice ipin ucunu kaçırıyorum. Delirmek değil, yazmak niyetinde olduğumdan bırakıyorum. Ölçü… Öl… Ölümle ilgisi var mı? Anlamı genişlettikten sonra her kavram, evreni dahi içine alabilecek hale gelebilir. Osmanlıca sözlüklere bakıyorum, hiç yeri yok, genç bir kelime çünkü. Anlamından yola çıkarak “mikyas”, “mesaha”, “mikdâr”, “derece”, “tedbir”, “had”, “müsâade”, “vezin”, “miyân