Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ardımda Akşam Güneşi

Bir melek gördüm gölgemde Kendimi böyle bencilce sevdim Öyle geride kalmışım ki Geriye bir tek ben kalmışım Evcilik oynamayı becerememiş Üçüncü tekil şahıs kelamsızım Gizli öznelerde bile sadece Sadece kendime âşıkmışım Hımmmm Ne zaman kanatlanıp uçarım Denize vuran yansımasında ayın Bilmediğim kıyılara varırım

Kınalı

Boynunda, hareket ettikçe ses çıkarıyor. Toplanmışız bütün koyunlar, otlanıyoruz. Aramızda keçiler de var, yavrular da. Buranın otlarını beğenmedim, yemesen aç kalacağım. Ben de otların son bulduğu yere yöneldim. Burada koşarak, bağıra bağıra havyanlar geçiyor. Öyle hızlılar ki ne olduklarını seçemiyorum. Bizim ineklerden bile büyükler. Ata da benzemiyorlar. Yok bunların da tadı yok. Zaten çoban bağırıyor. Sopa yiye yiye öğrendim ne istediğini. Zaten o olmasa köpeği var. Bir kesesinde bu çimenliğin sonunda koşturan hayvanlardan biri, keçiye saldırdı. Keçi düştüğü yerden kalkamadı. O zaman gördüm o hayvanı. Durdu ve sustu, içinden bir çoban çıktı. Bizim çobanla bağrıştılar, bir süre konuştular. Sonra tekrar hayvanın içine girdi uzaklaştı. ... Sonra bir gün o korkunç hayvanlardan daha büyüğü geldi. Teker teker üzerine koydular bizi. Önce korktum ayak diredim. Hem sopayı yediğimden hem güç yetiremediğimden baş edemedim. ... Korkuyorum, bizimkilerden ikisinin kafasını ayırdılar, içle

Natürmort

“Yok mu bunun ilacı?” kimini kör kuyularda unutur şenlik bitti mi talan başlar aşk bitince yalan başlar ve şen kahkalar arasında tecavüzler duyulmaz alkole batıp çıkmış taksim kuyruğunu kovalayan köpek bokuyla kavga eden deli