Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Amerikan Sapığı

“İçimde, hırs ve belki tiksinti dışında açık seçik, tanımlanabilir bir duygu yoktu. Bütün insan özelliklerine –et, kan, ten, saç- sahiptim, ama insanlıktan çıkmışlığım o kadar yoğundu, o kadar derinlere kök salmıştı ki, normal merhamet hissi duyma kabiliyetim tamamen silinmiş, ağır ağır, amaçlı bir kazınıp silinmenin kurbanı olmuştu. Sadece gerçeklik taklidi yapıyordum, kaba hatlarıyla bir insan taklidi, işleyen, aklımın sadece uzak, karanlık bir köşesiydi. Korkunç bir şeyler oluyordu ve ben bunların neden olduğunu anlayamıyordum –nedenine parmak basamıyordum. Beni yatıştıran tek ses bir bardak J&B’ye atılan buzun tatmin edici sesiydi.” Bret Easton Ellis, Amerikan Sapığı

Kusura Kalma Marx Dede

İşler karışık bu ara Sen haklıydın çok konuda O ayrı, eyvallah Sen tahmin ediyor muydun Pembe bir rüya uğruna Bedenlerin satılacağını Nereden bileceksin Kanadımızın bir tuvalette Ölü bulunacağını Bizim amcalar da Ağabeyler de ihanet etti Kendi başımıza öğrendik Nasıl yenileceğimizi Artık barış içinde yaşıyoruz Ne isterlerse alsınlar diyoruz Nur topu gibi Paralel evrenlerimiz var artık İstediğin oldu bir yerlerde İstemediğin kadar Teoride

Yeraltı - Zeki Demirkubuz

Eğer Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabını okumadıysanız bu filmi seyretmeyin. Önce, elinizin altında yoksa, kitabın güzel ve özenli bir çevirisini temin edin. Sonra aceleye getirmeden tadına vararak okuyun. “Yeraltından Notlar”, günümüzden yaklaşık 150 yıl önce, Dostoyevski’nin erişilmesi güç dehasıyla ortaya çıkmış bir eser. Kronolojik olarak “Suç ve Ceza”dan öncedir. “Yeraltı insanı” kavramının anlaşılabilmesi için her iki kitabın da okunması gerek. Zaten şimdiye kadar hiç Dostoyevski okumamışsanız niye yaşıyorsunuz? Varsın bu film de eksik kalsın. Zeki Demirkubuz, iyi bir Yeraltından Notlar okuması yapmış ve filme de başarıyla yansıtmış. Yerli figürlerle yeraltı insanının bize hiç uzak olmadığını göstermiş. Dizilerde geri zekâlıları güldürmeye çalışıyormuş gibi görünen Engin Günaydın’ın filmdeki performansı alkışı hak ediyor. İzlerken ah keşke romandaki şu bölüm de işlenseymiş dediğiniz oluyor. Fakat hemen Picasso’nun resmiyle ilgili söylenen (“balığa benzemiyor”) söze ver

Sefalet manzaralı lüks konut

Bir kızıl goncaya...

Akşamdan yüklendiğim şarap yüzünden sabahın köründe uyandım. Ağzım midem susuzluktan kavrulurken yine alkol pişmanlığımı tekrarladım. Okuyanım tanıyanımdan azdır, işime gelir, daha kolay yazarım. Şimdi yazmamın tek sebebi uykumun kaçması. Zaten kimin umurunda benim hezeyanlarım? Kalem kullanmadan yazmayı sevemedim, alışamadım. Yazdıklarımın üzerinde mavi bir şerit üzerinde "Yeni Metin Belgesi - Not Defteri". Ciddiye almalı mı bilmem, not defterimin yaprakları olmalı. Siyah kalemle, bozuk yazımla yazdıklarım, yer yer karalamalar bulunmalı. Aman ne büyük dert değil mi, kimin umurunda? Bazı kelamlarım küpe diye takılır, gururum okşanmaz dersem yalan söylemiş olurum. Bunca yıllık ömrümde, üç-beş cümle üretebilmişim ya, boşa yaşamadım diyorum. Ne sandınız! Bu şeref gelip-geçmiş kaç insana nasip olmuştur bilir misiniz? İnsanların kaçta kaçı, bırakın dilden dile dolaşmayı, yazıya dökülmüş cümlelere sahip olmuştur? Ama bu da dert değil, kimse umursamıyor. Peki, önemsenen ne? So

Sessiz İsyan

Konuk Sanatçı : Mehmet Fatih Simsoy Neden hayatım başıboş çıkmaz sokaklarda Neden gittiğim yollar anlamsız geliyor bana Düşünüyorum, Küçük masum avuçlarımda derin çizgiler Ve neden bu alaylı yalnızlık Anam ,kardeşlerim , ailem var mıydı, Olmalıydı diyorum aynı yoldan geldiğim Unutmuşum omuzlarımda ki yükün ağırlığıyla Sessiz isyanlardayım Oysa soluk almak için, nefeslenmek için Dayanakları olmalı insanın, Sıcaklık olmalı ve de güvenmeli alabildiğine Hani şairin dediği gibi, "Fırtınalarda sığınacak liman, yağmurda saçak altı" Yürekte kocaman sevgi Tanımlamak zor ağabeyimi, Belki zaman dilimlerinde yaratılan boşluklardan bilmiyorum İsterdim ki daha net olsun sözcüklerim Ve ben yüreğimin duygularını bileyim İsterdim ki tarifini daha net yapabileyim, Kaybedilen zamanları renkli yumaklar gibi örebileyim İsterdim ki,bozuk pusula gibi ibresi gibi dönmeden etrafımda Onu sevdiğimi söyleyebileyim İşte bunun için Sessiz isyanlardayım Ömrümün sonbaharında um

Kovulmuşun Şarkısı

Alacakaranlıkta herkes dönüşür kuşlardan birine ve şakır Anayurdun yerine bir avuç gökyüzü alırsın pırıl pırıl Vatanındaki insanlar annendir Şarkıcı, hastalığın adıdır Dinleyici, doktordur Şair, Hemşire Zemine sesini çarpan baharda kiraz goncasında kanın ve öfkenin sesi O benim. Sen Hayatını nasıl yaşadın ve ne gördün Asla asla sen değildin Bu gece dolunay çıkacak Buradan başka bir yere gideceğim. Gelecekte herhangi biri olabilirim Sen önümde tıkınan! Tıkınıyorsun, gözlerlerinde iştah Alacakaranlıkta herkes dönüşür kuşlardan birine ve şakır Anayurdun yerine bir avuç gökyüzü alırsın pırıl pırıl __ Izo filminin sonundaki şiiri, İngilizcesinden kendimce çevirmeye çalıştım:

Macklemore & Ryan Lewis - Can't Hold Us

Kexpradio youtube'tan takip ettiğim kanallardan biri. Güzel çalışmalara rastlıyorum. İşte bunlardan biri "Can't Hold Us". Macklemore & Ryan Lewis'i de bu sayede tanımış oldum. Kexp çıkardığı işlerle radyoculuğun sınırlarını zorluyor. Canlı performanslarda bildiğiniz isimlerle karşılaşmanız mümkün. Daha önemlisi, tanışacaklarınız...

Yamyam

Yam yam Kelimenin “gnam gnam" / "gınam gınam” ile akrabalığı olmalı. Fransızcada “miam-miam”, İngilizcede "yummy", "yum yum". Tadı beğenilen, lezzetli yemek karşısında kullanılan ünlem. Kelimeleşmiştir. Kökeninin, yemek yerken çıkarılan ses ile ilişkisi olmalı. Nişanyan, sözlüğünde şu şekilde açıklıyor: yamyam [NKemal 1872] adam eti yiyen ~Fr/İng niam-niam/iam-iam Sudan'ın güneyinde insan eti yediği rivayet edilen bir kabile, Azande'ler Şair ise dedikoducunun çıkardığı ses olduğu iddiasındadır. Yalnız yenmez dost eti ( Hüküm yerine durumla başlasak… ) Günahını bile pay etse Tir tir titrer elleri Yalnız yiyemez bir tek Sofrasında dost eti ( Ölçü sorunlu, melodi noksan. ) Dost eti pay edildi Sağır yarasalar yedi de yedi Bir tek çatlak kahkahaya Dostlar kurban edildi Başka derdi yok Başka da eğlencesi ( İyi gittik, burası olmadı. ) Konuşma değil bunlar Ağız şapırtıları Dişlerimin arasında Etlerim kaldı ( Güzel bir ş

Asaf Avidan - Different Pulses

" In your stomach there's a prophet Turning water into wine In your chest there is a hunchback Pulling all his bells to chime " Setting Scalpels Free Asaf Avidan (אסף אבידן‎), özgün sesiyle dinlendiği anda dikkat çekiyor. Tanıştığınızda eşine zor rastlanan bir yetenekle karşılaştığınızı anlıyorsunuz. Güçlü sesiyle başarıyla oynayarak iddialı bir yorumcu olduğunu gösteriyor. 2012’de solo çalışmalarına başlıyor. Avidan in a Box on yedi parçadan oluşan akustik bir çalışma. In a box adı, kayıtların alındığı kutu gibi bir odadan geliyor. Sitede şu şekilde açıklanmış: " 48 saatliğine bir oda kiraladık ve Asaf’ı içine koyduk, gitarla. Sonra kayıt tuşuna bastık. Birkaç arkadaşını da davet ettik, sıkılmasın diye. Hazırlıksız, provasız, tek seferde... İşte sonuç: Avidan’ın müziği, şekersiz ve koruyucusuz. Sadece o ve müziği – bir kutuda. ” Kayıt görüntülerini ve albümün tüm parçalarını Avidan'ın  sitesinde bulabilirsiniz. İlk stüdyo albümü Different Puls

Kırmızı mı Mavi mi?

Filmlerde mavi ve kırmızı arasında seçim yapmak durumunda kalanları görmüşsünüzdür. Kahramanımızın önünde bomba, bombanın üzerinde ise saat bulunmaktadır. Zaman ilerlemekte, saat geriye doğru saymaktadır, kahramanımız karar vermek durumundadır: Kırmızı mı mavi mi? Böyle basit bombaların var mıdır, bilmiyorum. Bu seçimin direkt veya sembolik, hayati olduğu kesin. Tellerden biri yaşamaya devam, diğeri ise ölüm –veya aynı anlamda kullanırsak, var olan hayatın sonu– demek. Matrix’te de benzer bir seçimle karşılaşırız. Adını, Yunan mitolojisindeki rüyaların tanrısı ndan alan Morpheus [1] karakteri, Neo’ya avucundaki hapları uzatır. Biri mavi diğeri kırmızıdır. Maviyi seçerse, yatağında uyanacak ve istediği her ne ise ona inanacaktır. Kırmızıyı seçerse gerçeğe kavuşacaktır. Rüyaların tanrısı, kırmızı hapa uzanan Neo’ya uyarıda bulunur. “Sana sadece gerçeği vaat ediyorum, fazlasını değil.” Neden kırmızı gerçeği temsil ediyor? Seçeneği önümüze koyanın adı Morpheus’sa, başka bir rüyanın içi