Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Maziye Göçen Meyhane

Şarköy kadar eski izlenimi veren bir meyhane burası. Meyhane diyorum ama muhtemelen en çok rakı tüketiliyordur. İsimlere sonradan yüklendikleri anlamlarla bakmalı. Kıraathanede de en az gerçekleşen eylem, okumaktır. Meyhanenin öyle orijinal dekoru var ki aradan zaman geçmeden yazmak istedim. Buranın bir cephesi meydana, öteki cephesi de Atatürk Caddesi’nin girişine bakıyor. Köşe başını tutmuş, erken çökmüş bir kadın sanki. Oturur oturmaz, kraft masa örtüleri dikkatimi çekti. Bulundukları zemini beğenmemişçesine kaçma arzusundaydılar sanki, tüm masalarda eğri büğrü kabarık duruyorlardır. Ucuz sandalyelere, ucuz düğün salonlarında rastlanabilecek türden kumaş kılıflar geçirilmişti. Görüntüyü kurtarmaya yetmediği gibi oturulduğunda mazilerinin eskiliği de anlaşılıyordu metal iskeletli bu sandalyelerin. Cephesindeki pencere camları, içeriye dışarıyı, dışarıyı içeriye göstermeyi önleyen perdelerle örtülüydü. İki cephenin perdeleri birbirinden farklı tipteydi. Tavanı tutan üç ince sütun, a

Sükun'a Dönüş

İsimleri, namları "Testament" olan ağır teneke eşrafının namlı sanatkarlarından alemce bilinen eserlerinin tarafımdan meşk edilerek tezahür edilmiş halidir. Orjinal lisanında eser adı "Return To Serenity" diye geçer olup, meal olarak "Sükun'a Dönüş" manasına gelir. Yine tüm sazlar tarafımdan icra edilip bütün tangırtı ve tungurtu bendeniz murat kulunuza aittir.

Haziranın Kulak Misafiri

— Beni ne kadar çok tanıyorsun? — İşime yarayacak kadar. * * * — Kazağım nasıl? — Kazak işte. * * * - Rüyamda selâmın verildiğini duydum. - Eee? - Kızdım tabi. ‘Ben cenaze merasimi istemiyorum dedim onlara’ diye kızıyorum. * * * — Dünkü çatışmada elliden fazla kişi öldü. — Tam olarak kaş kişi? — Yedi yüz yetmiş altı. * * * — Önce karnımın doymasına bakarım. — Bir gün gelir o karın doymaz olur. * * * — Hep bir deprem bekliyoruz ve geliyor. — Sonrasıysa acı bir sakinlik. * * * — Aslında bir tek şeyden bahsediyorum. — Nedir o abi? — Sorduğun sorunun cevabından… — Nedir işte o abi? * * * — Doğrusunu bildiğin halde yapmadığından suçlusun. — Doğru nedir ki? — Bırak lan şimdi şeytan diyalektiğini. — Su bulanıksa peki? — Görmek istediğin neyse, onu ara. Birlikte getirdiğinden hazzetmiyorsan, arzu ettiğinden de vazgeç. Değmez çünkü. * * * — Var ile yok arasında ne var? — Sen. * * * — Kederli anne, seni öldüreyim mi? — Hey, en

Nefes

Konuk Yazar: Fikret Abalı Önce hafif bir karamsarlık Sonra kulağına gelen heyecanlı bir kadının sesi Ve irkil gecenin sessizliğinde Hangi nefes sonrasında vazgececeksin kendinden Biraz benden biraz senden olanlardan Olacaklardan korkum yok Olanlardan bilirim zaten Dimdik ayakta kalınabildiğini

Meteor

Ayaz gözlerimi yaşartıyor Göz çevrem donmak üzere Rüzgâr sert esiyor Soğuk soğuk vuruyor Islanmış yüzüme Ciğerlerim yanıyor Beynim karıncalanıyor Kendimi düşünüyorum Varlığımı Aklıma sığmıyor Şu an aklım Bir yokmuş Bir de yokmuş diyor Çocuklar gülüyorlar Gülüyorum Utanıyorum yaşarken. Utançtan kaçış Başka bir utanç Daha rezil Daha alçak Elmayı elma yapan Tanrı değil Biliyorum Utancı yaratan... O da mı yok? Bu halimi seviyorum Hayvan gibi Garip ve korkak Dedemin dedesini Merak etsem Anlasam Evren kaç bucak Tutturup bir tempo Hafifçe dönerek Yol alsam Kendi halinde Bir taş olsam Dünyayı görsem (Dünya sever üstündekileri Kıskançtır üstelik) Yansam Elim değmeden toprağa Dilek tutsa Sevgililer Arkadaşlar Boşuna değilmiş Deseler Boşlukta dolanan Kocaman bir taş bile... Benden geriye kalan Zerre zerre Yeryüzünde

Ağlak

Sabahları güneş vurur odama Erken kalkarım Yüzüme soğuk suyu çarpar Havluyla kurularım Kahvaltımı ederim erkencecik Yumurtam pişmemişse Ağlarım Öğle üzeri koyulurum yollara Çokça yürürüm Üşüdü mü rüzgârda kulaklarım Beremi takarım Geri dönerim erkencecik Minibüsü kaçırırsam Ağlarım Güneş batar akşam olur Işıkları yakarım Yemeğimi yerim sonra Çayımı yudumlarım Yatağa girerim erkencecik Uykum gelmemişse Ağlarım

Sosyopatik

Bu melanet ağır ağır Hissettirmeden geliyor Neşe saçıyor, mutluluk Kudret taşıyor Kollarında bir ağırlık Sonra ayaklarında Bedenin kıpırdamak istemiyor Kayboluş üstüne çöküyor Bütün bedenini sarıyor Karanlığa çekiyor Giderayak son sahneleri Oynayanı görüyorum Bana hiç benzemiyor