Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Oyunun Provası (1997)

Oyuncu:  Gerçeğin bir yüzü vardır Görenlere sözüm yok Benim derdim, İkiyüzlülerle. Ya da ben çok kalpsizim Ah, daha güçlü parmaklarım olsa keşke Hatta pençelerim… Bir hamlede söküvermek isterdim Bir gafletle beni seven insanların yüreklerini. Yönetmen: Dur bir dakika, bizim çalıştığımız oyun değil bu. Oyuncu: Evet tabii ki değil. Senin saçma sapan ayrıldık-kavuştuk mavralarını oynamak istemiyorum. Yönetmen: Ama bunlar herkesin yaşadığı duygular. Korkuları, sevinçleri. Neden paylaşmıyorsun. Oyuncu: Paylaşmak! Belki sana ve seyircilerine avlarımdan artakalanı verebilirim. Yönetmen: Sen insansın, hayvan değilsin. Bunu aklından çıkarma. Oyuncu: İnsanmışım bunu ben mi tercih ettim? Şu anda nefret ediyorum insanlığımdan; kurtulmak istiyorum. Ya sen, gözü yaşlı anılarını anlatırken bana, sadece sürüngene benziyordun. Yönetmen: Ben sana içimdeki güzellikleri, acılarımı anlattım. Beni anlamandan mutlu oldum. Oyuncu: Şimdi d

bin(lerce)

bin binlerce kez uyandım ne bitmez yolculukmuş binlerce yol binlerce aklımı yitirircesine zorlarken susmak bilmeyen sayısız sesten tek anladığım uyan uyu ama uyan kelimeler bile kaybolmuştu ben sarhoş bir beynin ücra bir hücresinde yol alıyordum sonsuz ışıklara doğru öğrenemedim gitti yaşamayı olsa öğrenirdim yaşadığım hep rüyaydı bin binlerce kez uyandım laf aramızda yasak meyve yokmuş yediğim meyve değil oradan biliyorum kafamda resimleri vardı kasap dükkanında teşhir edilen bedenlerin dünyanın tüm incir ağaçları yapraklarını verse yine de örtemem ayıp yerlerini öğrendiklerimin saat beşe geliyor ölüm vaktidir her sabah ama her bin binlerce kez uyanmak demektir bıraktıkları yerde bulsunlar diye bekledim unuttular işte orada topladım hakikatin besinini ne gülünçtür kim bilir o anki halim bir hayal hakikati ararsa ne bulabilir cevap sürpriz değil bilinir... __

Yazıyorum

Müzik dinliyorum, tedavi niyetine. Kaşlarımın üzerinde, alnımın tam ortasında biz göz açılıyor Henüz görmüyor Sadece sızlıyor Şiir yazıyorum niyetsiz Saçmaladığım söylensin Delirdiğim belgelensin İşte yaşadım diyeceğim Yaşamadığımda Bir gözüm kapanacak Bir gözüm daha Bu tatlı ilham anlarında Elime ne geçerse Fırlatıyorum işte Yazıyorum bir yandan Ciğerlerimi yakıyorum Beynimi sulandırıyorum İçiyorum Bildiğim her şekilde __

Koyun Koyuna

al etimden efendim bugünümü sana borçluyum ekmeğinin arasına sucuk rakına meze yap borcum tükenmez sana dekor yap postumdan istersen koruyayım soğuktan beynimden salata [bol limon] bağırsaklarımı bile kullan işkembemi unutma kimdi dedem bilmem belki rengini unutmuş bir ormanda otluyordu kardeşleriyle şimdi rahatım efendim ne korku var ne tehlike

Giderken

Asfalt altımızdan kayıyordu Radyoda “mahur beste” Direksiyonda sen Yanı başımızda bir de Son geçirdiğimiz gece Konuşmak güçleşti Doldurmak istedikçe Bütün cümleleri Ben “gel” dedim Sen “kal” Anlaşılan Birimiz gidemeyen Birimiz duramayan __

Hatırlanamayan

Yapış yapış bir gençlik ve bir çocukluk kesişmesiydi Marifetini gördüğümde ellerimin ve ellerinin kendim bile şaşırmıştım Yaşadıysak da anlattıysak da anılarımız şimdi utana sıkıla