Ana içeriğe atla

Bir Oyunun Provası (1997)



Oyuncu: Gerçeğin bir yüzü vardır
Görenlere sözüm yok
Benim derdim,
İkiyüzlülerle.
Ya da ben çok kalpsizim
Ah, daha güçlü parmaklarım olsa keşke
Hatta pençelerim…
Bir hamlede söküvermek isterdim
Bir gafletle beni seven insanların yüreklerini.

Yönetmen: Dur bir dakika, bizim çalıştığımız oyun değil bu.
Oyuncu: Evet tabii ki değil. Senin saçma sapan ayrıldık-kavuştuk mavralarını oynamak istemiyorum.
Yönetmen: Ama bunlar herkesin yaşadığı duygular. Korkuları, sevinçleri. Neden paylaşmıyorsun.
Oyuncu: Paylaşmak! Belki sana ve seyircilerine avlarımdan artakalanı verebilirim.
Yönetmen: Sen insansın, hayvan değilsin. Bunu aklından çıkarma.
Oyuncu: İnsanmışım bunu ben mi tercih ettim? Şu anda nefret ediyorum insanlığımdan; kurtulmak istiyorum. Ya sen, gözü yaşlı anılarını anlatırken bana, sadece sürüngene benziyordun.
Yönetmen: Ben sana içimdeki güzellikleri, acılarımı anlattım. Beni anlamandan mutlu oldum.
Oyuncu: Şimdi de çıkmış bunları oynamamı istiyorsun. İçindeki doğal yaratığı yazsana. Şefkatle okşadığın yavrunun kafasını bir anda kopartma isteğini.
Yönetmen: Sen çıldırıyorsun. İnançlı bir insan olsam, şeytan girmiş içine diyeceğim.
Oyuncu: Güzel. Bak sinirlenmeye başladın. Ha gayret, insanlığından kurtulmana az kaldı.
Yönetmen: Yoo sen şeytanın ta kendisisin. Sen oyuncu falan değilsin; git buradan.
Oyuncu: Hah, ne oldu baş edemeyeceğin kadar zor muyum? Yoksa senin ucuz yönetmenliğine pahalı mı geliyorum.
Yönetmen: Oyunculuğun orospuluğun kadar iyi olsaydı bu saçmalıklara başvurmazdın.
(Yönetmene bir tokat atar. Kendini toparlamaya çalışan yönetmen sakin bir tavırla)
Yönetmen: Defol buradan. Benim senin gibi bir kardeşim yok.
Oyuncu: Ama…
Yönetmen: Defol.
Oyuncu: (Kapıya yönelir, kapıyı açtıktan sonra) İstediğin gerçekten buydu. Ama seni kaybetmek istemezdim. (Gider.)
Yönetmen: (Seyirciye yönelir, ciddi bir duruşla) Yiyeceklerinizin tadına bakmadan içine tuz atmayınız!
Asıl Yönetmen: Hey hey dur. Neler saçmalıyorsun sen? Ne tuzu, ne yemeği? Söylemen gerekenleri söylesene.
Yönetmen: Off sıkıldım ben. Oynamak zorunda mıyım bunları?
Asıl Yönetmen: Tamam, sakin ol. Sorun nedir?
Yönetmen: İllâ dramatik olacak diye tokat sahnesi mi olmalı. Her provada tokat yemekten bıktım.
Oyuncu: Ben yoruldum artık bitirelim mi? Yarın devam ederiz. Sanırım sen de çok yoruldun.
Yönetmen: Hayır ben bıktım.
Asıl Yönetmen: Saçmalama lütfen, aylardır çalışıyoruz bu oyun için. Herhalde bırakmayı düşünmüyorsun.
Yönetmen: Bana biraz müsaade edin. Birkaç gün düşünmem gerek. Sonra kararımı bildiririm tamam mı?
Oyuncu: Evet lütfen rol arkadaşımı bu durumda görmek istemem.
Yönetmen: Üzgünüm. (Gider. İkisi baş başa kalır.)
Asıl Yönetmen: Galiba yarı yolda kaldık.
Oyuncu: Merak etme dönecektir.
Asıl Yönetmen: Sıkıntısını anlıyorum yıllarını harcadı bu işe, karşılıksız kalmasını istemiyor.
Oyuncu: (Güler, taklit eder) Tokat yemekten bıktım. Bana dayaksız bir rol verin.
Asıl Yönetmen: Neyse buna da şükür. Finalde böceklerin cinsel hayatı ile ilgili bir tirat da atabilirdi.
Oyuncu: O sahnede tokat atmak yerine kafasına tavayla vursam?
Asıl Yönetmen: (Güler) Ondan sonra artık şiir mi okur, sahnede striptiz mi yapar bilemem.
Oyuncu: Yürü çıkalım. Şu salağı bir güzel sarhoş edip eğlenelim.
Asıl Yönetmen: Yine evine taşıyacağız desene.