Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İki Akil Adam

Bir zamanlar Efkar adlı kadim şehirde birbirinin bilgisini çekemeyen ve küçümseyen iki akil adam yaşarmış. Çünkü içlerinden biri tanrıların varlığını inkâr ederken, diğeri bir inananmış. Bir gün ikisi pazarda karşılaşırlar ve müritlerinin ortasında tanrıların varlığı-yokluğu üzerine bir zıtlaşma ve tartışmaya girişirler. Saatlerce tartışmaktan hoşnut olarak ayrılırlar. O akşam inançsız olan tapınağa gitmiş, sunağın önünde secdeye kapanarak tanrılardan yolsuz geçmişi için af dilemiş. Ve aynı saatte diğer akil adam, hani şu tanrıları savunan, kutsal kitaplarını yakmış. Çünkü artık inançsızmış. Halil Cibran, Kaçık

Ondan Sonrası

Çıktım tavan arasına, bir kırık sandık buldum. Açtım baktım içinde bir kırık altın. Almayacaktım  ama aldım                 Sarıdır diye Ordan gittim İstanbul’a, bir kâse yoğurt aldım                 Durudur diye Dokuz yüz doksan dokuz testi su kattım                 Koyudur diye Sultan Ahmet minarelerini belime soktum                 Borudur diye Tophane güllelerini cebime doldurdum                 Darıdır diye Nacağı aldım Kapalı-Çarşıya daldım                 Korudur diye Akdeniz’e girdim                 Kıyıdır diye Ortasına bastım                 Kurudur diye Selimiye Camisinin duvarına dayandım                 Yalıdır diye Ahır-Dağı’na bir tekme vurdum                 Geri dur diye Bir atım vardı, satıcı oldum, almadılar                 Dorudur diye Üçlük beşlik verdiler beğenmedim                 İridir diye Sade Osmanlı lirası verdiler almadım                 Sarıdır diye Beni aldılar tımarhaneye götürdüler