Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeni şiir kitabı yolda

  Yolda yeni bir kitap var. "Şu evrende konum belli olunca bir garip akar zaman" Kitabın ismi "Yük" olacak. İsim sorununu aştık ama sorunlarımızın sonuna gelmedik. Çok sancılı bir süreçtir kapak belirleme. İyi bir fikir, kısıtlı olanaklarla içe sinen bir sonuç aldırabilir. İçe sinmediği sürece uğraş sürecektir. Yük deyince kafamda ağırlık belirmesinin nedeni, görsellerde karşıma çıkmasıydı. Ağırlığı çizip sayfanın ortasına koymak, üstüne de "yük" yazmak, tam bir tasarım felaketiydi. Dinamizm katmak için ağırlığın camı kırması yalnızca bir adım öteye gitmekti. Bu tasarı bir kenarda dursun. Neye dönüşeceğini göreceğiz.

Sert Ünsüz, sayı 18

Okunacak nesnemiz Sert Ünsüz, uzun aradan sonra yeniden okunmayı bekliyor. Sert Ünsüz artık rengarenk, çok boyutlu. Felsefe temalı 18. sayımız için tıklayın İsterseniz online da okuyabilirsiniz. Tüm sayılara ulaşmak için tıklayın

Sert Ünsüz, tüm sayı kapakları

 

Sert Ünsüz'de 3d devrimi

 

Soy

Adımı Platon'dan aldım ama Diyojen'in torunuyum.

soru l

Güzeli ortaya çıkarmak, güzeli arayıp bulmak haz peşinde koşmak mıdır. Hazlar sıralanamasa amaçlar sıralanamaz mı. Haz peşinde koşmakla güzelin peşinde koşmak aynı mı.

Yeni sayıya doğru

Kaç ay oldu neredeyiz biz? Öldük mü kaldık mı? Yeni sayı çıkmayacak mı? En azından kapak hazır. İçerik yakında...   Tema: Felsefe

atçı

haberler kötüdür bir yandan gülümsemek gerek gülmek gereksinim yaz boyunca her gün güldür güldürdüler zor iş doymak bilmez bir boğazı doyurma çabası sanatçılar konuşuyor kafalar dönüyor bakalım ne diyor ilan-ı aşklar ki bize ne düzme sultanın attığı kemiği gözyaşlarıyla alıyor kafasına kakılmış iyi kötü birkaç düşünce sanatçı ya yeni işlere bakıyorsun kırık dökük ezik güçsüz heyecansız öylesine sanatını tüketmişse ne konuşuyor sanatı yoksa farkı ne arada bir dinliyorsak eski günlerin hatırına utanırsak adınıza dilimizden söker atarız nem kokan şarkılarınızı hiç aramayız sesiniz diken olur yakınınızdan geçmeyiz sanatçılar ararız neye inandığını neye taptığını bilmeye gerek duymadığımız hiç sorun görmedi mi kaç savaşın içinden geçtik kaç belalı gece atlattık yerini yurdunu sormam ya dilin neye döndü sesin nerelerdeydi bir şarkı mı yazdın dert edip bir cümlecik alan razıysa da son hayırlı olsun küçüğüz biz küçülemeyiz özelimize

Paşa Çayı

Ne çocukça işler isim dediğin nedir kullanır atarım yenisini açarım vay benim ismim vay benim ben diye zırlamak niye benim diye yırtınacaktın niye günlerce çene çaldın adını ak çiçeklere yazan çıkar mı yine değerli olanı anlamayan en büyük nankör sensin sesinin yankısı diner kafalardan silinir sözler rutubetli sığınağında kokuşur yalnızlaşarak çürür bitersin

Çağlar Simsoy - Beynim Göçüyor (öyküler)

“Homeros, Vergilius, Augustinus, Dante, Bosch, Michelangelo, Milton, Goethe, Blake ve daha niceleri kendi imgelerinde bir cehennem yaratmışlardır. Kimse cehennemin içinde olmayı dilemez ama cennet tasvirlerinin durağanlığından kat kat ilgi çektiği de kuşku götürmez. Hepsi birbirinden ilham almış ya da kopya çekmiş diyelim, düşsel ürünler. Dürüstçe söyleyeyim, sonrası konusunda senden veya başkalarından daha fazla bilgim yok.” Söylediği gerçeklerin arasına yalanlarını yerleştirmiş olabilir. Henüz kendisiyle anlaşma bile yapmamış birine neden böyle önemli bir bilgiyi versin. Hem bu konuda anlatacakları müşterisini kaybettirebilir. Belki içki masasında, içkinin yardımıyla dili çözülen, evrendeki tek ahmak yaratık insandır. S A T I N  A L

Sting - Shape Of My Heart (çeviri)

Kalbimin Şekli İbadet eder gibi kartları dağıtır Oynadığı kişiler hiç kuşkulanmaz Ne para kazanmak için oynar Ne itibar için Kartları yanıt bulmak için dağıtır Şansın kutsal geometrisi Olası sonucun gizli yasası Sayılar dansa yön verir Bilirim maçalar bir askerin kılıcı Bilirim sinekler savaş silahları Bilirim karoların anlamı bu sanatta para Ama kalbim benzemez kupaya Karo valeyi sürebilir Maça kızı masaya koyabilir Papazı elinde tutabilir O anı silinirken Bilirim maçalar bir askerin kılıcı Bilirim sinekler savaş silahları Bilirim karoların anlamı bu sanatta para Ama kalbim benzemez kupaya Bu şekil Kalbimin şekli değil Ona sevdiğimi söyleseydim Belki bir yanlışlık olduğunu düşünürdün Sayısız yüzü olan bir adam değilim Bir tane maske taktığım Ama onlar konuşuyorlar bilmeden ve neye mal olduklarını Birçok yerde şanslarını yitirmiş ve korkanlar kaybolmaktan Bilirim maçalar bir askerin kılıcı Bilirim sinekler savaş silahları Bilirim karoların an

Coğrafya Kimileri İçin Lanettir

Diktatörle dalga geçen klibin yönetmeni Shady Habash, mahkemesiz iki yıldır tutsaktı. Geçtiğimiz cuma günü, hapishanede "bilinmeyen bir nedenden ötürü" öldü. Henüz 24 yaşındaydı. Büyük olasılıkla ölüm nedeni Korona'ydı. Şarkının sözlerini yazan Galal el-Behairy de üç yıl tutsaklığa çarptırıldı. Şarkıcı Ramy Essam daha önce İsveç'e kaçtığı için Leviathan'ın dişlerinden sıyrılabildi. Sisi, geçtiğimiz ay 4.000 mahkumu serbest bıraktı. Ancak serbest bırakılanlara siyasi mahkumlar dahil edilmedi.

Imagine Dragons - Radioactive (çeviri)

Radyoaktif Toza dumana uyanıyorum Alnımı siliyorum, terim pas Kimyasallar soluyorum Alışıyorum, biçimlendiriyorum, mahkum arabasından çıkıyorum. İşte bu, kıyamet Vay Uyanıyorum, kemiklerimde duyuyorum Bedenimi çökertmeye yeter Yeni çağa hoş geldin, yeni çağa Yeni çağa hoş geldin, yeni çağa Radyoaktifim ben, radyoaktif Radyoaktifim ben, radyoaktif Bayraklarımı çektim elbiselerimi giydim Bu bir devrim, galiba Kırmızıya boyadık mı o zaman tam olacak vay Alışıyorum, biçimlendiriyorum, mahkum arabasından çıkıyorum. İşte bu, kıyamet Vay Uyanıyorum, kemiklerimde duyuyorum Bedenimi çökertmeye yeter Yeni çağa hoş geldin, yeni çağa Yeni çağa hoş geldin, yeni çağa Radyoaktifim ben, radyoaktif Radyoaktifim ben, radyoaktif Bütün sistemler çöküyor, güneş yerinde İliklerime, içimin derinliklerine... Çeviri : Çağlar Simsoy

Fun. - Carry On (çeviri)

Durma Sessizliğin sesine uyandım Arabaların yumruk yumruğa kavgada Çekilen bıçaklar gibi kestiği Seni buldum bir şarap şişesiyle Perdelerde başın ve kalp sanki dört temmuz Sövdün ve dedin Parlayan yıldızlar değiliz Biliyorum Asla öyleyiz demedim Böyle bir cehennem yaşamamıştım Geriye dönemeyeceğini bilmen için pencereleri iyice örttüm Kayıp ve yalnızsan ya da taş gibi ağırsan Durma Geçmişin zeminde yankılanan ayak sesleri olsun Durma Durma, durma Birkaç dostla buluştum Gecenin bir vakti 75 kişilik barda Konuştuk ve konuştuk ana-babalarımızın nasıl öleceğinden Bütün komşularımızdan ve eşlerinden Ama düşünmeyi severim Hep kandırabilirim geçmişi onarabilmek için Hep kandırıldım ve ne iyi olur bilmek Ölüme terk edildiğimde Buldum ve artık dolaşmıyorum bu sokakları Olmamı istediğin hayalet değilim Kayıp ve yalnızsan ya da taş gibi ağırsan Durma Geçmişin zeminde yankılanan ayak sesleri olsun Durma Durma, durma Vay başim ateşler içinde Am

Çağlar Simsoy - Virgülsüz

"başlangıçta söz vardı söz. öldü" Yeni şiir kitabımız yayınlandı. satın al

Amnezi

― Ben zaten artık unutarak yaşıyorum. ― Herkes unutarak yaşıyor. Yahu bizim hiçbir farkımız yok ki… ― Bir saniye, unutulan ne? ― Unuttum valla.

Naughty Boy - La La La (çeviri)

La La La La la la-la la la la la la la-la La la la-la la la la la la la-la Hişş, konuşma, kapalı tut ağzını, nefret ediyorum zehrini kustuğunda Yeni mesihin hakkınta tısladığında 'çünkü kuramların yanıp tutuşuyor Bir çözüm yolu bulamıyorum yargılamak istemiyorum Konuşmanı okuduğunda tükeniyorum Yetti yeter Bir çocuk gibi kulaklarımı kapıyorum Sözcüklerin anlamsızlaştığında La la la diye söyleniyorum Sen konuştukça sesimi yükseltiyorum 'Çünkü kalbim durduramayınca Bu şekilde engelliyor, söyleniyorum La la la-la la la la la la la-la La la la-la la la la la la la-la Eğer aşkımız son demlerini yaşıyorsa Saatleri sayacağıma korkak olmayı yeğlerim Dünyalarımız birbirine girerken Çıldırmadan önce sesini bastıracağım Bir çözüm yolu bulamıyorum yargılamak istemiyorum Konuşmanı okuduğunda tükeniyorum Yetti yeter Bir çocuk gibi kulaklarımı kapıyorum Sözcüklerin anlamsızlaştığında La la la diye söyleniyorum Sen konuştukça sesimi yükseltiyorum 'Çü

Net

— ... daha önce duydun mu. — Duydum. — Nerede duydun. — Ben söyledim. — Söyledin mi, duydun mu. — Söyledim ama kulaklarım ne söylediğimi duyuyordu. — Yani bilinçli ve nettin. — Ne duyduğum konusunda net olmayabilirim. — Ne söylediğin konusunda? — Netim. — Ne dedin. — Net olmayan şeyler. — Yok ötesinin damı. — Doğrudur. — Lan t@şak mı geçiyorsun. — Asla. — Netsin yani. — Netim. — Eskiden en netler şimdi vasat oldu. — Ontolojik bir sorun.

Faithless - Mass Destruction (çeviri)

Kitle İmha Uzun menzil silahlı ya da intihar bombacısı Kötücül akıllar kitle imha silahıdır İster çoksatar Sun, ister BBC 1 Mis-enformasyon bir kitle imha silahıdır Kafkas ya da fakir Asyalı olabilirdin Irkçılık bir kitle imha silahıdır İster enflasyon, ister küreselleşme Korku bir kitle imha silahıdır Babam odama geldi, elinde şapkası Biliyordum, gidecekti, yatağıma oturdu birkaç gerçekten bahsetti Evlat, çağrıldığım bir görev var Sen ve kız kardeşin cesur olun benim küçük askerim, söylediklerimi unutma Artık evin reisi sensin bunu unutma ve her uyandığında annene bir öpücük ver sonra vedalaşmak zorunda kaldım Sabah annemı göz kapaklarından öperek uyandırdım Sadece bir çocuk olmama rağmen ortada olanlar saklanamıyor Annem tuttu beni sanki altındanmışım gibi ama onu anlatılmamış bir öyküde bıraktım Dedim; babam eve geldiğinde bu akşam, her şey güzel olacak Uzun menzil silahlı ya da intihar bombacısı Kötücül akıllar kitle imha silahıdır İster çoksatar

Sevişenler Bu Gece...

O geçmişte Trt adında bir kanal vardı benim için. Küçücük dünyamı anne babamın dünyası dolduruyordu. Onlar ne izlerlerse izliyordum, ne dinlerlerse dinliyordum. Çocuk kafamda bel altı niyetler olmadığıdndan "civelek" anlamsız bir sözcüktü. Artık "civelek" nakaratı karyola gıcırtısını çağrıştırıyor. Tarihini eşelesek, civelekler nerelerden çıkar acaba. Ben tarih kitaplarını karıştırırken siz de "Bu gece düğün dernek"i bulup dinleyebilirsiniz. "Bu gece düğün dernek Bin bir geceden örnek Sevişenler bu gece Civelek civelek civelek civelek Bir çiçek bir kelebek Civelek civelek civelek" "Bu gecenin adına Doyulur mu tadına Sevişenler bu gece Civelek civelek civelek civelek Erecek muradına" Reşad Ekrem Koçu, civelekleri şöyle tanımlıyor: "Gayet genç, tüysüz yeniçeri neferlerine «Ci­velek» denilirdi. Civelekler sokağa, kadınlar, kızlar gibi yüzlerine bir nikab (peçe) koyarak çıkarlardı. Bir civeleğin sokakta peçesini kaldır

Rembrandt'ın Otopsi Tablosu

Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yo­ğunlaştığı bir dönemde, Amsterdam'daki Waagebouw'da,bir hırsızlık suçundan dolayı birkaç saat önce asılarak idam edilmiş şehir eşkıyası olan Adriaan Adriaanszoon, namı di­ğer Aris Kindt'in cesedi üzerinde halka açık bir otopsi ger­çekleştirilmişti. Hiçbir yerde kesin olarak belgelenmiş ol­masa da, Browne büyük olasılıkla bu otopsiyi kaçırmamış, özellikle de Rembrandt'ın Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi adlı tablosunda gösterdiği sansasyonel olayı, yani Dr. Nicolaes Tulp'un her yıl kış ortasında gerçekleşen anatomi seminerlerini izlemişti, ki bu seminerlerin yeniyetme tıp öğrencileri için çok ilginç olmaları bir yana, bunlar, Janine Dakyns'in deyişiyle, dönemin karanlıktan aydınlığa çıkan toplumun takvimindeki önemli tarihlerdi aynı zamanda. Hiç kuşkusuz burada, yani toplumun ayrıcalıklı sınıflarının oluşturduğu, ücret ödeyen bir izley

Katil İktidar

“...kadınlara çok düşkün olan Üçüncü Murad’ın 100, 102, 115 ve hattâ 130 evlâdı olduğundan bahsedilir: Bunların büyük bir kısmı babalarının hayatında ölmüş olduğu İçin, Üçüncü Mehmet tahta çıktığı zaman 19 erkek ve 21 yahut 24 veyahut 26 ve bir rivayete göre de 27 kızkardeşi kalmıştır! Tabii bu 19 şehzâdenin mevcudiyeti, Fâtih devrindenberi tatbik edilmekte olan «Kanun-nâme-i Al-i-Osmân»ın saltanat kavgalarını önlemek İçin konulan «Nizâm-ı âlem» maddesine mugayirdir! İşte bundan dolayı, ancak dördü yetişkin olduğu halde diğer on beşinin ekserisi «ana kucağından» alındığında ittifak edilen bu «Kanun-nâme» şehidleri bir rivayete göre 16/17 Cumâda-l-ûlâ = 27/28 Kânunusâni Cuma-Cumartesi gecesi ve ikinci bir rivayete göre de işte bu Cumartesi günü saray dilsizlerine boğdurularak idâm ettirilmiştir: O sırada İstanbul’da bulunan Selânikî-Mustafa Efendi’nin kaydine göre Vüzerâ, Ulemâ vesair devlet erkânı seher vakti mâtem elbiseleriyle saraya gelip dizilmiş, şehzâdelerin idamından evvel servi