Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeni Halt

"Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim Baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim" Ne güzel anlatır bir cümle, Hayatın özeti Kaç kez kulağıma çalınmıştır Hayat… Arpa… Yemekse tabağındaki Hesap et bakalım Kaç insan tüketirsin Kapkara bir karamsar “Söylenecekler söylendi” diyor “Diyecek kalmadı” O halde susmalı Söylenmişleri düşünmeli Sessizliği dinlemeli

Ağustosun Kulak Misafiri

— Aklını peynir ekmekle yemişsin. — Peynir ekilir mi? — Sus be! * * * — sonra çekyatı açtık — çekyat sahnesi her versiyonda var zaten — hah hah ha — çekyat, cop... * * * — Bak. — Yıldızlar altında. — Herkes yıldızlar altındadır ki. * * * — Katılmıyorum. — Ben de katılmıyorum ama farklı düşünmek istiyorum. — Yandık desene. — Doğrusunu bilmem, gezelim bakalım. * * * — Müzik? — Lütfen. — Dönülmez akşamın ufkunda kara görünmez mi? — Her taraf kara, görünmez tabi. * * * — Şiir komik bi’şey. — Ciddiye alırsan öyle. * * * — Eğitimi bildikten sonra ne öğrettiğinin de pek bir önemi yok. Matematik öğretirken de zevk alabilirsin. — Yok ya nasıl duyacaksın. — Abi, matematiğe hâkim olduğunu düşünsene. — Ya matematiğe hâkim olmakla alakası yok. O kadar basit ki senin için onlar, çözeli yıllar olmuş. Bir bakıyorsun yirmi-otuz tane geri zekâlı, senin rahatlıkla çözdüğün problemlere aval aval bakıyorlar. * * * — Çok gülüyoruz iş yerinde o

Bağsız

İstememeyi senle öğrendim Geleceksiz bir aşkı isterken Ne arzularımdan kurtuldum Ne de avundum Güneş çıkınca yaprak Güneşe dönmez mi yüzünü Dallar ışığa yürümez mi Savaşını verir ama Güneşe ricacı mı?

Ev Yapımı Helva

Konuk Yazar : Uğur Şahin Tağı Helva görünce aklıma hep ustam gelir Koşa koşa bakkaldan aldığım poşetteki sigara paketinin yanındaki tahinli helva gelir. Bütün bir ekmeği doldurup hapur hupur yediği o kararmış duvar önü, bütün gün kum ve çimento havuzları yapışım, kan-ter içinde güneşin altında kollarımın kavruluşu, ne olursa olsun yaranamayışım, bana kızmaları, anama avradıma sövmeleri, dövmeleri... ne biliyim her helva görüşümde gelir aklıma Sonra o çukura düşüşü, yardım isteyişi ve benim duymamış-mışlığım gelir. Evlerine gidişim, usta öldü deyişim, ardından kopan bağırtılar, ağlamalar, ağıtlar ve şişman bir kadının helva yapışı gelir buram buram Kahverengi, tereyağlı, fıstıklı ev helvası...

Şahnâme’den Rapunzel’e Uzanan Bin Yıllık Saç

Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçların peşine düştüm ve o saçların Rapunzel’den çok daha yaşlı olduğunu gördüm. Önce masalı hatırlayalım: Başta, uzun süre çocuk hasreti çektikten sonra muratlarına ermek üzere olan karı-kocaya rastlarız. Rapunzel’e hamile olan kadın, bir gün evinin penceresinden, komşu bahçedeki marullara 1 aşerer. Bir cadı 2 tarafından yetiştirilmiş olan marullar cezbedicidir. Koca çaresiz, gizlice bahçeye girer ve birkaç marul toplayıp karısına getirir. Tadını alınca marullara karşı isteği daha da artan kadın, talebini yineler. Adamcağız aynı girişimde bulunurken bu kez cadı tarafından yakalanır. Cadı, adamın canını bağışlamak ve istediği kadar marul almasına izin vermek karşılığında bir anlaşma önerir: Doğacak çocuk, kız veya erkek, kendisine verilecektir. Can derdine düşen adam, teklifi kabul etmek zorunda kalır. Rapunzel doğar, güzeller güzeli bir çocuk olur