Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sert Ünsüz, sayı 17

Sert Ünsüz'ün 17. sayısını 2019 yılı ile birlikte tamamladık. Diskinizin, bulutunuzun bir köşesinde bulunsun. Okursanız seviniriz. Okur ve geri bildirimde bulunursanız havalara uçarız. Okunacak Nesne, okunacak nesneler yapar. Pdf dosyasına ulaşmak için tıklayın . Tüm sayılara ulaşmak için tıklayın .

Kitap

Bir kitap okuyunca hayatın değişmez, okudukça değişir.

Kıça Yazılan Şarkı

Aşağıda Hieronymus Bosch (Jeroen Anthoniszoon van Aken) tarafından, bugünden yarım milenyum önce yapılan Dünyevi Tatların Bahçesi ( The Garden of Earthly Delights ) isimli eserini görüyorsunuz. Bu eserde sayısız detay var. Bu detaylardan bir tanesi de yerde yatan adamın kıçına yazılmış notalar. Bu notalarla hazırlanan müzik de şu: Dilozof kardeşimiz konu ile ilgili detaylı bir video hazırlamış:

Algı ne, başı neden operasyonla dertte

Artık insanlar "algı" sözcüğünü dillerinden düşürmüyorlar. "Algı operasyonu", "algı oluşturmak", "algı yaratmak", "algı yapmak"... Doğrusu algıya yönelik operasyon. Algı, duyudan gelen verinin sinirler aracılığıyla anlığa/beyne aktarılmasıdır. Duyu organları veri getirirse taşır. Duyularda durum, neden-etki ilişkisidir. Burnunuza bir koku gelir, kulağınıza bir ses ulaşır, gözünüze bir görüntü... Şunu diyebilirsiniz, ben tutar bir çiçeği koklarım, bakışlarımı istediğim yere çeviririm, açar bir müzik dinlerim. Ne yaparsanız yapın, duyularınız nedenden etkilenirler. Neden, ister günlük yaşantınızda karşınıza çıksın, ister sizin seçiminizle oluşsun, duyularınız için fark etmez. Edilgendirler ve sinirler aracılığıyla kendilerine ulaşanı iletirler. Bu, alma-aktarmadır. Sinirler duyulardan aldıklarını beyne ulaştırırlar. Sıcak bir nesneye dokunduğumuzda beyne sıcaklık gitmez, o nesnenin sıcak olduğu verisi gider. Bu aşamaların hepsinde edi

Metallica - Mama Said (çeviri)

Annemin Dediği Çok iyi eğitti annem beni Ben küçükken şöyle demişti Ömrün açık bir kitaptır oğlum Başını okuyup kapatma En parlak alev çarçabuk söner Bunlardı işittiklerim Oğul annesine yürekten borçludur Ama kendi yolumu bulmalıyım Yol ver kalbime Yol ver oğlun büyüsün Anne İzin ver kalbim yol alsın Ya da bırak dursun Evet, dursun Yeni soyadım “Asi” Damarlarımda kan vahşi Boynuma bağlı önlüğün ipi Bende durmakta izi Evi terk ettim genç yaşta Duyduklarım yanlıştı Af dilemedim asla Ne söylendiyse yapıldı ama Yol ver kalbime Yol ver oğlun büyüsün Anne İzin ver kalbim yol alsın Ya da bırak dursun Evet, dursun Hiç haberini sormadım ama hiç unutmadım Ama sen mezarıma dek taşıyacağım boşluğunu bıraktın Artık bırak bu kalp dursun Anne, artık eve dönüyorum Olmamı dilediğin kişi değilim Annenin oğluna sevgisi dile getirilemez belki Kabul ettim garanti sevgili ve bana tüm söylediklerini Kolların gerek beni karşılayan ama soğuk bir taş bana kalan

Medyasal Ağ

Sosyal ağlardaki ana başlık (top trend) virüslerine bile dayanabilen medya oluştu. Artık kendisine medya diyenleri kimse umursamıyor, tirajları yerlerde sürünüyor. Sosyal medyanın belleği, kurumsal medyanınkinden çok üstün. Bir tür sinirsel hastalıkla boğuşan kurumsal medya, toplumun yalnızca bilgisayar ve akıllı telefon kullanamayan kesiminde ilgi görebiliyor. Kurumsal medya ani, anlaşılmaz çabuklukla unutabiliyor. Oysa sosyal medyanın belleğinde tüm geçmiş olduğu gibi duruyor. Tüm izler silinse bile anımsayan biri çıkıveriyor, başkalarına anımsatıyor. Bellek, ayrım yapmadan çalışıyor. Geçmişin izleriyle boğuşup durmamak için, izlerin özenle bırakılması gerekiyor. Boş poşet gibi rüzgarda savrulup durmuşsanız işiniz zor, bellek çalışır ve geçmiş hayalet gibi karşınıza çıkar. Kuşkusuz sosyal medya da dikensiz gül bahçesi değil. Virüsleri saydım, onun dışında gürültü yapan haşereler var. Bunlar konuyu saptırıp başka mecraya çekmek derdindeler. Virüscükler gibi bunlar da enerji harc

Alice Cooper - Poison (çeviri)

Zehir Oyunun acımasız Kanın adeta buz Tek bakış öldürebilir Heyecanın acım Seni sevmek istiyorum ama dokunmasam daha iyi (dokunma) Seni sarmak istiyorum ama güdülerim diyor dur Seni öpmek istiyorum ama daha fazlasını da isterim (fazlasını) Seni tatmak isterim ama dudakların zehir Sen zehirsin dörtnala damarlarımda Sen zehirsin kırmak istemediğim zincir Sımsıcak ağzın Yakalandığım ağın Islak derin Terde kara dantel Çağırını duyuyorum ve iğneler ve raptiyeler (ve raptiye) İncitmek istiyorum seni adımı haykır diye Dokunmak istemiyorum sana ama tenimin altındasın (ta derinde) Seni tatmak isterim ama dudakların hain zehir Sen zehirsin dörtnala damarlarımda Sen zehirsin kırmak istemediğim zincir Çeviri : Çağlar Simsoy

Fikret Abalı - İki Dere Bir Ara

Şiirler pdf - epub

Atatürk'ü Nostradamus Sanmak

Sosyal ağların bilgi dolaşımındaki gücü, uyduruk çoğaltmada da görülüyor. Uyduruğa, yalana bir iki küçük makyaj, pek çok sosyal ağ kullanıcısına yetiyor. Sonra gelsin paylaşımlar, gelsin beğeniler. Mustafa Kemal Atatürk'ün "tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla ilgili" şu sözleri dolaşıyor internet evreninde: "Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis, bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı'yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir. Ayrıca, unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır." Teyit.org , konuya genişçe yer vermiş. İşimi kolaylaştırmış. İncelemek isterseniz şuradan oraya g

Yazın 0006

"Başçavuş bir şey söylemeden kollarını açtı, omuzlarını silkti. Dudaklarını sıkıp gözlerini kapadı. Yüzü kör, sağır, terbiyeli, kurnaz bir anlatım aldı. Bu, uzun süre o kokmuş eski bürolarda çalışanların edindikleri bir anlatımdı. Bu yerlerde sıkı dillilik, duygusuzluk, itaat, alçaklık biçimini almıştı." Ivo Andriç, Drina Köprüsü

Çağlar Simsoy - Ya Ata Bin Ya Karıncaya

Öyküler ikinci edisyon   pdf biçiminde okumak için tıklayın epub biçiminde okumak için tıklayın

Sert Ünsüz, sayı 16

"Korku"yu tema bellediğimiz 16. sayımızı hazırladık. indirmek için tıklayın Diskinizin, bulutunuzun bir köşesinde bulunursa seviniriz. Kuşkusuz okursanız daha çok seviniriz. Okur da geri bildirimde bulunursanız gözyaşlarına boğuluruz. Tüm sayılara ulaşmak için tıklayın

Lou Barlow - I'm Thinking (çeviri)

Düşünüyorum Sakındıklarımı düşünüyorum Yarının sorularını soruyorum Düşmesi gereken yaşlar üzerin bahis oynuyorum Gözyaşları kederin ve mutluluğun Gittikçe yaşlanıyorum Keşke güçlendiğimi bilsem Ne yapabileceksem o olacak Bazı günler kısa bazıları uzun İyi aşk istiyorsan Karşılığa zorlama Elin arkanda dur Anımsayamadığım acıyı düşünüyorum Taşıdığım yük dünya kadar değil Hala burada oluğumuza şaşıyorum Şaşkınlıktan bir karış açık ağzım İyi aşk istiyorsan Geri adım atmakla başla Bırak kalbin konuşsun yuvana dön Çeviri : Çağlar Simsoy

Yine Sonbahar

Sonbahar gelmiş cilveloy. Sanki içeriye itiliyormuşum gibi geliyor. Dışarısı "sıcak" karşılamıyor. Ama öyle aşk sözcükleri bilmez sonbahar. "Ben buyum" der "işine gelirse. Benden geçeceksin diye, istediğin gibi olamam". Hep böyle nemrut değildir, arada bir yüzünün güldüğü de olur. Güneş de işte gülen yüzün hatlarından sızarak yeri tatlı tatlı okşar. Eğer tepelik bir yerdeyseniz, o okşamaları, dokunuşları görebilirsiniz. Yerin güneşle hasret gidermesi, en yaman kış günlerinde de olabilir. Güneş o zaman yere bir başka dokunur. Daha güçsüz, daha etkisiz. Çünkü kışın gülümsemesi, dudakları birleştirip yanak kaslarını birazcık kulağa doğru çekmekten ibarettir. Gelecek kışın, pek yakında gelecek kışın derdine bu mevsimde düşersek sonbaharı nasıl yaşayacağız.

Başka Bir Delinin Hatıra Defteri

— Sen cidden beni korkutmaya başladın. Söyler misin neler oluyor? — Söyleyemem, bilmiyorum. — Yazdıklarında cevabı saklı değil mi? — Mümkündür fakat profesyonel bir bakış gerekiyor. — Kendi kendini sen bile çözemiyorsun öyle mi? — Çözemiyorum ve itiraf ediyorum gizli deliyim ben. — Aman ne gizli ne gizli! — Ne yani dışarıdan belli oluyor mu? — Yazdıklarından oluyor kuzum. — Kuzum deme bana. — Doğru kart koçsun sen. — Sus be sus. Git başımdan. — Hah. Bu söz bu kadar yerinde kullanılabilirdi. — Sahi mi, beğendin mi? — Çok. — İyi. Git başımdan. — Kim hancı kim yolcu de bir yol, bakalım çaresine. — Arkadaş şarkısını hatırladım birden. — Ne olmuş? — Çok cıvık bir şarkı. “Ortak olmak her sevince, her derde kedere ve yürümek ömür boyu beraberce el ele.” Aman, tecavüz edecekmiş gibi üstüme geliyor bu şarkı. — Sen var ya zırdelisin. — Kim hancı kim yolcu belleyelim, kim deli kim zır onu da buluruz. — ... — Sustun. Ömür boyu el ele ne be! Hiç mi terlemez o el, yazı var, kı

Elvis Presley - Always On My Mind (çeviri)

Sen Hep Aklımdaydın Belki davranmadım gerektiği kadar iyi Belki sevmedim sevebileceğim kadar Çok zor değildi yapmam ve söylemem gerekenler Ama zaman geriye alınmıyor Sen hep aklımdaydın Sen hep aklımdaydın Belki tutamadım Yalnız zamanlarında Galiba hiç söylemedim Mutluydum benim olduğun için Belki seni yeniden mutlu ederim Aşkım, çok üzgünüm, kördüm Sen hep aklımdaydın Sen hep aklımdaydın Söyle, söyle bana güzel aşkının bitmediğini Şans ver, bir şans daha seni mutlu edebilmem için Çok zor değildi yapmam ve söylemem gerekenler Ama zaman geriye alınmıyor Sen hep aklımdaydın Sen hep aklımdaydın Çeviri : Çağlar Simsoy

Kralsız olsun dünya

— ...Ülkenizde işler bu kadar kötü mü gidiyor? — Hayır. Her şey toz pembe. Ortalık güllük gülistanlık. Dert üstü murat üstüyüz. Bir özgürlük bir ucuzluk, değme gitsin. — Niye bozuluyorlar öyleyse peki? — En çok bozulan, orta sütun. — Kim? — Orta sütun, orta sütun. — O ne oğlum öyle? — Bizim yüce kral hazretleri orta sütun orta sütun diye diye tahta geçti ve iki buçuk sene içerisinde bütün sütunları hâk ile yeksan etti. — Anladığım kadarıyla, ülkenizde artık sütun mütun kalmadı ha? — Kalmadı. Bir ara ülke arena gibiydi, şimdi agora gibi oldu. Ama onun dışında ne istersen var. — Ne gibi? — Bastır parayı canının istediğini al. — İyi ya işte. — Ama para nerde?

Yazıntı 0004

"İnsanoğlu öyle bir noktaya evrilmişti ki onu hayvanlar âleminden ayıran çizgi kâğıt inceliğindeydi şimdi; insanlık denilen şey de bu kâğıt kadar ince ve kırılgandı, ufak bir dokunuş yeterdi parçalanmasına." Mo Yan, Saydam Turp

Madonna - Till Death Do Us Part (çeviri)

Ölüm Bizi Ayırana Kadar Şansımız giderek azalıyor Artık bana aşık değilsin Değişsin isterdim, ama değişmeyecek 'Çünkü artık beni sevmiyorsun Beklentilerin çok ama benden beklemiyorsun Gereksindiğimde sırtını dönüyorsun Bir şeyler yanlış ama görmezden geliyorsun Gülüşünle adeta bıçak gibi kesiyorsun Galiba hayatını altüst ettim Arkadaşın değilim, senin küçük eşinim Şansımız giderek azalıyor Artık bana aşık değilsin Değişsin isterdim, ama değişmeyecek, sen istemezsen Şansımız giderek azalıyor Artık bana aşık değilsin Değişsin isterdim, ama değişmeyecek 'Çünkü artık beni sevmiyorsun Artık gülmezler eskisi gibi Kadın anahtarları alır, adam kapıyı kırar Kadın artık burada kalamaz Adam artık kadına aşık değildir Kaybolacak morluklar Söylediklerin daha gaddar Büyüyen nefretine seyirci kalmayacağım Başka birine aşık değilsin Sen kendini bile sevemezsin Yine de gitme demeni isterdim Adam içki alır, kadın içeri girer Adam bağırmaya başlar, vazolar uçu

Sert Ünsüz, sayı 15

15. sayımızı biraz geç olsa da tamamladık. İki sayı arasındaki süre aralığı ile ilgili bir sorunumuz yok, periyodik çıkmıyoruz, yazarımızı buldukça çıkıyoruz. Bu avuç içi kadar okunacak nesnede kendine yer açan tüm dostlara sevgiyle... indirmek için tıklayın eski sayılara ulaşmak için tıklayın

Yazıntı 0003

"Yaşlı kadının öyküleri boldu. Bir defasında, 1960 İhtilali son­rası olmalı, kekeme bir kıza kurşun dökmekten dönerken, kötü ev­lerden baskınla toplanan kadınların bindirildiği askeri otobüse binmişti yanlışlıkla. Bedava taşıt bulmanın sevinci kursağında kal­mış, soluğu bir başgediklinin karşısında almıştı. Yaşından başından utanması yolunda bir yığın azar işittikten sonra, fahişe olmadığını, tek suçunun kurşun dökmek ve belki biraz da bedavacılığı sevmek olduğunu zar zor anlatabilmişti. Bu sefer de kurşun döktüğü için yemişti zılgıtı: Unutmamalıydı ki, ihtilal biraz da böyle safsataları ortadan kaldırmak için yapılmıştı. Ama iyi bir insandı gedikli, onu ciple evine kadar bırakmıştı. Sonradan bir gün yine çıkagelmişti de, üniformasıyla kadıncağızın yüreğini hoplatmıştı. Neyse ki bü­tün istediği hasta anacığına kurşun döktürmekti." Sulhi Dölek, Teslim Ol Küçük

Sinyalci

— İçiyorsun arkadaş, bir derdin mi var. — Su içiyorum. Susadım. — Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime. — Neden içtiğini mi. — Bu dünyaya ben niye geldim. — Sen benim yanıma niye geldin, onu söyle bakayım. — Varsa beş lira isteyecektim. Şarap alacağım.

Genesis - Jesus He Knows Me (çeviri)

İsa Beni Biliyor Tv ekranında bir yüz görürsün Her Pazar sana uğrayan Bu yüzü billboard’ta da görürsün İşte o adam benim Magazin kapağında Soru sorulmazken sırıtıyorum Bir parça cennet satın al Bir parça da benden Sana ne istersen sağlarım Sana ne lazımsa hallederim Bundan gayrı inanman gerekmez Sadece bana inan 'Çünkü İsa beni biliyor ve biliyor ki haklıyım Bütün ömrümce İsa’yla konuştum Ah evet o beni biliyor ve biliyor ki haklıyım ve hep bana söylüyor Her şey yolunda Aileme inanırım Sevgili karım yanımda Ama metresimden haberi yok ya da dün akşam buluştuğum adamdan Tanrıya inanır mısın 'Çünkü benim pazarladığımdır ve eğer cennet istiyorsan İcabına bakarız Evinden çıkman bile gerekmez veya sandalyenden kalkman Telefonda tuşlaman bile gerekmez Çünkü ben her yerdeyim 'Çünkü İsa beni biliyor ve biliyor ki haklıyım Bütün ömrümce İsa’yla konuştum Ah evet o beni biliyor ve biliyor ki haklıyım ve hep bana söylüyor Her şey yolunda

kan-o

Hoş gör youtube, sürekli karşıma çıkarıyorsun ama Okan Bayülgen'i izlemek istemiyorum. İşini iyi yapar ya da yapmaz ilgilenmiyorum. Ne anlatırsa anlatsın "kötüyüm ben kötüyüm" diyen kambur bir mikrop canlanıyor gözümde. İshal yapıyor, kusturuyor, bezdiriyor... Yetinmiyor okuma yazma biliyor. Sesi güzel de olsa kambur bir mikrobu dinlemeye, izlemeye katlanamıyorum.

Kaza Değil...

Bir yıl önce 8 Temmuz 2018'de, Muratlı ile Çorlu ilçeleri arasındaki Sarılar Köyü'nde raydan çıkan bir trenin beş vagonu devrildi. 25 kişi yaşamını yitirdi. "Kaza" mı "sorumsuzluk cinayeti" mi? "Kaza"da sevdiklerini yitirenlere kulak verelim: Sarılar Köyü'ndekiler devrilme sırasındaki çıkan sesi gök gürültüsüne benzetmişler. Oğuz Arda Sel, o "kaza"da yaşamını yitiren 25 kişiden biriydi. 9 yaşındaydı. Annesi Mısra Öz 'e kulak verelim. Unutmayın. Unutmak affetmektir. Affetmeyin.

alt kat

Şehir, kapısından çürümeye başlar. Doymak bilmez bir midedir şehir.

Amerikan Böceği

" Kendimi bok gibi hissediyorum ama harika görünüyorum. " Amerikan Sapığı (American Psycho), 1991 yılında çıkan "kült" kitaplardan biri. Bret Easton Ellis'in yarattığı karakter, Dostoyevski'nin Raskolnikov'una benzetilmiştir. Bence Patrick Bateman, Gregor Samsa'ya daha yakındır. Böceğe dönüşemediği için seri katile dönüşmüştür. Şöyle de diyebiliriz; katil bir böcektir o. “Yemekten sonra masaya ‘baksanıza millet, tam bir cehennem hayatı yaşıyorum’ diyorsam da benimle hiç mi hiç ilgilenmiyorlar.” Günümüzün en tipik kölesidir. Yazıldığı tarihten bugüne, tepeden tabana benzeşim sürmektedir. Giyimi, aksesuarı, şampuanı, parfümü, külotuna kadar dokunduğu tüm nesneler markadır. Markalardan soyduğumuzda Bateman'dan geriye hiçbir nen kalmamaktadır. Bateman, çalışmak ve eğlenmenin dışında yalnızca öldürmektedir. “…bütün bir kurbanlar ordusunun bir araya geldiği bu salonda kendime hakim olamıyor gibiyim, son günlerde onlar her yerde dikkatimi

Kamu Malı

Aramızda kalsın ama aşağıdaki listede yer alan yazarların eserlerinin tamamı kamu malıdır. Ölüler telif alamazlar. Bu yazarların içinde, yaşarken değerini bilmemiş olduklarınız varsa, artık boşa harcama yapmanız gerekmez. Nasıl olacak, diye sorarsanız, biraz araştırma yapmanız yeterli. Bilim, sanat ve felsefe kamu malıdır. İnsanın yararına, beğenisine sunulur. Yaşarken yazarı desteklememişseniz, aç mı, tok mu, açıkta mı ilgilenmemişseniz hiç boşuna yorulmayın. Kitaba para harcayacaksanız durun, düşünün yaşayan yazarları seçin. Ölmüş yazarlardan yeni eser çıkmaz. Her nasılsa bir köşeye gizlenmiş eserler çıkabilirse de buna sizin katkınız olmaz. Yazarın birkaç dakikacık elektrik harcamasına destek olmamışsanız, içtiği çayda, yediği simitte katkınız yoksa, üründe kendinizi göremezsiniz. Sosyal ağlarla ilgili uyarımı da yapayım. Sanal ortamda sanatçıya ölüm yoktur. Ölümünden sonra yeni şiirler, aforizmalar edinen yazar çoktur. Tabi her bedava ürün gibi nitelik bakımından verimsizdir. L