bin
binlerce kez uyandım
ne bitmez yolculukmuş
binlerce yol
binlerce
aklımı yitirircesine zorlarken
susmak bilmeyen
sayısız sesten
tek anladığım
uyan
uyu ama uyan
kelimeler bile kaybolmuştu
ben
sarhoş bir beynin
ücra bir hücresinde
yol alıyordum
sonsuz ışıklara doğru
öğrenemedim gitti yaşamayı
olsa öğrenirdim
yaşadığım hep rüyaydı
bin
binlerce kez uyandım
laf aramızda
yasak meyve yokmuş
yediğim meyve değil
oradan biliyorum
kafamda resimleri vardı
kasap dükkanında
teşhir edilen bedenlerin
dünyanın tüm incir ağaçları
yapraklarını verse
yine de örtemem
ayıp yerlerini öğrendiklerimin
saat beşe geliyor
ölüm vaktidir
her sabah
ama her
bin
binlerce kez uyanmak
demektir
bıraktıkları yerde
bulsunlar diye
bekledim
unuttular
işte orada topladım
hakikatin besinini
ne gülünçtür kim bilir
o anki halim
bir hayal
hakikati ararsa
ne bulabilir
cevap sürpriz değil
bilinir...
__
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...