— Uzun zaman sonra yüzünde bir değişiklik var, diyorsun. Neşesizliğin tekrar buraya koparılıp getirilmenden mi, onu mu soruyorsun?
— Yüz kaslarım politikada pek hamlar. Zoraki gülümsemeyi sürdüremiyorum. Yüzümde yorgunluğu hissediyorum. Eğlenmek yoruyor, eğleniyor gibi görünmek misli yoruyor.
* * *
— Müzik?
— Açma.
— İstemez misin?
— Müziğe doydum.
* * *
— Yaz yaz.
— Ne yazayım?
— Ulan benimle dalga mı geçiyorsun? Şimdiye kadar söylediklerinde ne var, her saniye dilinin ucuna gelen ve dönen neyse onu. Yaz şuraya kabahatini.
— Neden kabahatli oluyormuşum?
— Çünkü her seferinde suçluluk hissediyorsun.
— Değer miydi, onu düşünüyorum.
* * *
— Ne istediğine dikkat et, talih her zaman seni yanlış anlar.
— Hiç başına geldi mi, kör talihin oyunu.
— Gelmez olur mu? Hem de defalarca geldi.
— Anlatsana.
— Hayhay.
* * *
— Ben hayatımda dans etmedim, o gün ettim.
— Abi sen her yeni dalgada canlanıyorsun.
* * *
— Sen, evlendiğin kişiyi ömür boyu umursayacağına söz verir misin?
— Veririm.
— Sana inanmıyorum ama kanunlar gereği evlenmenizi onaylıyorum.
* * *
— Abi şehir geliyormuş arkandan.
— Yok güzelim, galiba ben şehrin peşinden gidiyorum. Bilmeden, kaza bela düşüveriyorum.
— Hayırlısı olsun
— Olsun kardeşim. Köksüz bir millete mensubum. Hem salıyorsun iyi kötü, sonra söküyorsun. Zor tabi, hemen anlaşılmıyor.
— Kimse sana inanmıyor değil mi? Neye inanacaklar ki.
— Bana bundan sonra bir tek dönmek yakışmaz.
* * *
— Dünya dönüyor dostlar, ben dönmüşüm çok mu?
— Döndüğün yöne bağlı.
— Nasıl yani, hangi yöne dönersem çok olur?
* * *
— Onu da ölen birine sormak lazım. Yok mu tanıdık gidip bi' sorsak, ruh cağırsak...
— Ölü tanıdık çok da muhabbetimiz yok hiçbiriyle.
* * *
— Bizim Niçe "tanrı öldü" diyor, "tanrı yok" demiyor.
— Sence hangisi daha dehşete düşürür bizi, "yok demek" mi
"öldü" demek mi?
— Hmm bi' an kararsız kaldım
— Yüz kaslarım politikada pek hamlar. Zoraki gülümsemeyi sürdüremiyorum. Yüzümde yorgunluğu hissediyorum. Eğlenmek yoruyor, eğleniyor gibi görünmek misli yoruyor.
* * *
— Müzik?
— Açma.
— İstemez misin?
— Müziğe doydum.
* * *
— Yaz yaz.
— Ne yazayım?
— Ulan benimle dalga mı geçiyorsun? Şimdiye kadar söylediklerinde ne var, her saniye dilinin ucuna gelen ve dönen neyse onu. Yaz şuraya kabahatini.
— Neden kabahatli oluyormuşum?
— Çünkü her seferinde suçluluk hissediyorsun.
— Değer miydi, onu düşünüyorum.
* * *
— Ne istediğine dikkat et, talih her zaman seni yanlış anlar.
— Hiç başına geldi mi, kör talihin oyunu.
— Gelmez olur mu? Hem de defalarca geldi.
— Anlatsana.
— Hayhay.
* * *
— Ben hayatımda dans etmedim, o gün ettim.
— Abi sen her yeni dalgada canlanıyorsun.
* * *
— Sen, evlendiğin kişiyi ömür boyu umursayacağına söz verir misin?
— Veririm.
— Sana inanmıyorum ama kanunlar gereği evlenmenizi onaylıyorum.
* * *
— Abi şehir geliyormuş arkandan.
— Yok güzelim, galiba ben şehrin peşinden gidiyorum. Bilmeden, kaza bela düşüveriyorum.
— Hayırlısı olsun
— Olsun kardeşim. Köksüz bir millete mensubum. Hem salıyorsun iyi kötü, sonra söküyorsun. Zor tabi, hemen anlaşılmıyor.
— Kimse sana inanmıyor değil mi? Neye inanacaklar ki.
— Bana bundan sonra bir tek dönmek yakışmaz.
* * *
— Dünya dönüyor dostlar, ben dönmüşüm çok mu?
— Döndüğün yöne bağlı.
— Nasıl yani, hangi yöne dönersem çok olur?
* * *
— Onu da ölen birine sormak lazım. Yok mu tanıdık gidip bi' sorsak, ruh cağırsak...
— Ölü tanıdık çok da muhabbetimiz yok hiçbiriyle.
* * *
— Bizim Niçe "tanrı öldü" diyor, "tanrı yok" demiyor.
— Sence hangisi daha dehşete düşürür bizi, "yok demek" mi
"öldü" demek mi?
— Hmm bi' an kararsız kaldım