Ana içeriğe atla

İlham Perisi'yle Sohbet

— Yine mi küstün? Gel iki dakika, sensiz yazamıyorum… Yok, devamını getiremiyorum. Hep aynı yerde takılıp kalıyorum.

— Kendinden çık.

— Anlamadım.

— Kendinden çık diyorum. Başka türlü yazamazsın.

— Kendimden nasıl çıkacağım? İlham perim bile bana benziyor.

— Benziyorum ama farklıyım. Şu haline bak! Saç sakal birbirine karışmış. Giyimin dökülüyor.

— Ne yapayım, sen gelesin diye smokin mi giyeyim?

— Mesele ben değilim kardeşim. Biraz düzenli ol, tertipli ol.

— Ya ben seni ilham ver diye çağırdım, akıl ver diye değil.

— Verdiğimle yetineceksin. Benimle birkaç kelime konuşmak için yıllardır yalvaran bir sürü insan var. Git dersen giderim, hiç dert değil.

— Tamam tamam. Kendimden çıkıyorum, sonra?

— Sonra gözlerini kapat.

— Kapattım.

— Gözünün önüne gelen ilk görüntüyü söyle.

— …

— Eee?

— Görüntü gelmiyor. Alıcıda sorun olmasın?

— Ya sen adam olmazsın. Senin başına zebani dikmeli.

— Of ya! Yazma isteğim büsbütün kaçtı.

— Tamam canım, sen dinlen orada. Ben yazar sana veririm.

— Sahi mi?

— Madem bir boka yaramayacak, niye tutuyorsun o kalemi elinde?

— İlham gelir dedim belki. Geldi gelmesine ama sadece kafa şişiriyor.

— İyi. Bundan sonrası sana kalmış. Ben gidiyorum.

— Tamam, güle güle. Be başımın çaresine bakarım. Bi’ daha geldiğinde kafan benimkinden dolu olsun da faydan dokunsun.

— Nankör.

— Öööf, öf.

— Çık dışarı biraz hava al.

— Bak ya! Hâlâ akıl veriyor.

— Şu sakallarını da kes.

— …