Ana içeriğe atla

Martın Kulak Misafiri

— Anlamıyorsun, insan bütündür. Senden onu çıkarırsak başka birine dönüşürsün, başka biri olursun. Kusuruna tek başına bakarsan çirkin görebilirsin. Sende gerçek olanı açığa çıkarıyor. Biliyorsun, anlıyorsun, kabulleniyorsun. Gitsin uzaklara değil mi?
— Ben yalnızca bir tek konudan bahsediyorum.
— Evini özledin biliyorum. Dört duvar arasında gönlünce yaşıyordun.
— Üstat, arif olan anlarmış, sormazmış. Bunun sizden iyi bir örneği olamaz.
* * *

— Niye kapattın bilgisayarı?
— Çünkü senin çalışman gerek. Büyüksün oyun oynamamalısın. Anladın mı?
— Anladım.
* * *

— Hayret! Bugün aşkından bahsetmedin, yazmadın.
— Sayende yazdım işte.
* * *

— Ya ne olur ağlama. Yol yakınken dönmek daha iyi değil mi? Kalbini daha fazla kırabilirdim.
— Kırdın zaten.
* * *

— Bu dünya sınav mı sence?
— Evet.
— Yani bizler denek miyiz?
— Zor tabi bunlar, düşünmek gerek.
* * *

— Senden alacağım var sevgilim. Bana üç aylık borcun var.
— Hani sevmek bedavaydı?
* * *

— “Aşk Kastamonu gibi cömert olmalı.”
— Eee, şey ben… Ne desem boş…
(Radyoda duydum. Yerle yeksan.)
* * *

— Sonunu düşünen kahraman olamaz.
— Ama rezil de olmaz.
* * *

— Bana son bir şans daha vermelisin.
— Verdiğim oydu.