Yapraktan düşmüş tırtıl gibi şaşkınım
Kalan ömrüm geri dönmeye yeter mi
Düştüğün yerden yok oluşunu gördüm
Çaresizliğin yazanından beter mi
Alnının çatısından girmişse kurşun
Dökülüyor bilesin bu senin kanın
Geçen film şeridini görüyor musun
Bence kandırılmışsın yok fragmanın
Zavallının gişesi kaç seyirci var
Utanmadan bakılan hangi sahnesi
Çırılçıplak bir beden bir yıkık duvar
Bir de akordu bozuk kemanın sesi
Kaçmıştı kimileri o meydanlardan
Ardında bırakarak kardeşlerini
Canın tatlı olsa da öldün durmadan
Silerek bende kalan tüm izlerini
Sayfaların daha boş hikâyen yarım
Dünyaya bıraktığın emanetin bu
Durur muyum sanırsın ben de yazarım
Bileğime bir satır veda mektubu
Akşam Şarkıcısının Macerası
(2006'da bir yaz)
Bir şişe bira, birer şişe
Sonra bir daha
Yerimiz dar gelmişken
Vurduk kendimizi yollara
Akşam benim için
Baştan yenik başlamıştı
Doymak için bir kopuş
'Ben marketten ekmek...'
İyi, keyfi bilir
Yemek şart mı, yemem
Sonra bir yerden
Çeyrek ekmek balık
Zoraki yutkunmak
Açlığı bastırmalık
Daha içmeye başlamadık
Dönelim başa
Konunun ortasına
İçiyoruz
Bir büyük hüsran daha
Çok inanmıştım oysa
Almayacak
Gurur, önce gelirdi
Varsın kalpsizlerin kalbi kırılsın
Fakat dava, haberim olmadan
Çoktan düşmüş
Verilen karardan dönülmüş
Lütuf kabul buyrulmuş
Bir şişe daha
Fakat bu kafama
Kafamda, yani içinde
Paramparça olmuş şişe
Cam kırıkları batıyor
Kafamın içi kanıyor
İkisi de görmüyor, anlamıyor
Hadi şarkı söyleyelim
Söyleyelim
Açık hava iyi gelir
Haydi dışarı
Arabaya atladık üç sarhoş
Bir şoför
Yolda bir şişe daha
Galata köprüsü ne güzel
Ne olmuş ki bana
Suskunmuşum
“Bin bıçak var sırtımda
Biniyle de adaşsın...”
Daha kanama yeni durmuş
Son şişe de kafama
Halka halka parçalandı
Camdan bir yüzüktü
İçi bira dolu yüzük
Gördünüz mü
Bu defa canım fena yandı
Görmediniz
“Geçmişi silemezsin
Rüyama giremezsin
Gerçekten sevemezsin sen”
Ben!
Ne münasebet
Sevmek kim ben kim
Ağlayacağım utanıyorum
Arabayı sen kullanma
O kullansın
Ya yanımda istiyorum
Yahu sarılmak istiyorum
Ulan seni seviyorum
Şoförlüğüne küfretmedim
Bir viteslik mesafe
Uçurum geldi istemedim
Görmüyorsun ki
Oluk oluk kan akıyor
Ağlayacağım utanıyorum
“Hayat kar altında kalan bahar
Çiçekleri üzerinde ölüyor
En bereketli ağaçlar”
Sarhoşum ya
Ağlayacağım ya
Teyzem gelir aklıma
Neden bilmem
‘Anneciğim ölüm ne güzel’
On sekizince emekleyen
Evladına ölüm güzel
Dememiş oysa söz çıkmamış
Son nefesi sadece mutlu bir ‘oh’
Ağabeyciğim ölüm güzel mi
Seninki gibi değil ama
Var bende de bir arıza
“Farkında değilmiş gibi durma
Aldırmasan da ağlıyorum”
Kafalarını çevirseler görecekler
Boncuk boncuk dökülüyor
Konuşmaya kalkmasam
Anlamayacaklar
Utanıyorum ama ağlıyorum
Hem de haykıra haykıra
İşte kâbus gibi başlayıp biten
O akşamki macera
__
Bir şişe bira, birer şişe
Sonra bir daha
Yerimiz dar gelmişken
Vurduk kendimizi yollara
Akşam benim için
Baştan yenik başlamıştı
Doymak için bir kopuş
'Ben marketten ekmek...'
İyi, keyfi bilir
Yemek şart mı, yemem
Sonra bir yerden
Çeyrek ekmek balık
Zoraki yutkunmak
Açlığı bastırmalık
Daha içmeye başlamadık
Dönelim başa
Konunun ortasına
İçiyoruz
Bir büyük hüsran daha
Çok inanmıştım oysa
Almayacak
Gurur, önce gelirdi
Varsın kalpsizlerin kalbi kırılsın
Fakat dava, haberim olmadan
Çoktan düşmüş
Verilen karardan dönülmüş
Lütuf kabul buyrulmuş
Bir şişe daha
Fakat bu kafama
Kafamda, yani içinde
Paramparça olmuş şişe
Cam kırıkları batıyor
Kafamın içi kanıyor
İkisi de görmüyor, anlamıyor
Hadi şarkı söyleyelim
Söyleyelim
Açık hava iyi gelir
Haydi dışarı
Arabaya atladık üç sarhoş
Bir şoför
Yolda bir şişe daha
Galata köprüsü ne güzel
Ne olmuş ki bana
Suskunmuşum
“Bin bıçak var sırtımda
Biniyle de adaşsın...”
Daha kanama yeni durmuş
Son şişe de kafama
Halka halka parçalandı
Camdan bir yüzüktü
İçi bira dolu yüzük
Gördünüz mü
Bu defa canım fena yandı
Görmediniz
“Geçmişi silemezsin
Rüyama giremezsin
Gerçekten sevemezsin sen”
Ben!
Ne münasebet
Sevmek kim ben kim
Ağlayacağım utanıyorum
Arabayı sen kullanma
O kullansın
Ya yanımda istiyorum
Yahu sarılmak istiyorum
Ulan seni seviyorum
Şoförlüğüne küfretmedim
Bir viteslik mesafe
Uçurum geldi istemedim
Görmüyorsun ki
Oluk oluk kan akıyor
Ağlayacağım utanıyorum
“Hayat kar altında kalan bahar
Çiçekleri üzerinde ölüyor
En bereketli ağaçlar”
Sarhoşum ya
Ağlayacağım ya
Teyzem gelir aklıma
Neden bilmem
‘Anneciğim ölüm ne güzel’
On sekizince emekleyen
Evladına ölüm güzel
Dememiş oysa söz çıkmamış
Son nefesi sadece mutlu bir ‘oh’
Ağabeyciğim ölüm güzel mi
Seninki gibi değil ama
Var bende de bir arıza
“Farkında değilmiş gibi durma
Aldırmasan da ağlıyorum”
Kafalarını çevirseler görecekler
Boncuk boncuk dökülüyor
Konuşmaya kalkmasam
Anlamayacaklar
Utanıyorum ama ağlıyorum
Hem de haykıra haykıra
İşte kâbus gibi başlayıp biten
O akşamki macera
__
Ölüm
Sessizce gidiyor bir gemi
Ayın yansımasını yara yara
Karanlıkta seyrediyor
Çok uzaktan bir ezan sesi
Sabah geliyor diyor
Son doğan sabah güneşinde
Bedenime akşam çöküyor
Ayın yansımasını yara yara
Karanlıkta seyrediyor
Çok uzaktan bir ezan sesi
Sabah geliyor diyor
Son doğan sabah güneşinde
Bedenime akşam çöküyor
Ateşe Doğru
Her halimle değil
Bu halimle başkayım
Ey melek!
Kim söylüyor kötü olduğunu
Sen iyisin ve elinden
Sadece iyilik gelir
Karşılığı sefalettir kötü mü
Hakikati istedin, kaçma
Kötülük benden çıkmadı
Kendin bulup çıkardın
Ben sana benziyorum
Sen bendensin, bensin
Kaçmadan gel
Aşk nedir gör
Sözüm hangi faniye söylenir
Fani olandan geç
Öyle gel
Bir kabuktu geçmişin
Yılan gibi çıkarıp attın
Taptaze bir şimdisin
İçimdeki en derin
Kurumadan gel
Bulacağın senin dünyan
Geleceksen gönüllü
Ağlanıp sızlanmayacaksan gel.
__
Bu halimle başkayım
Ey melek!
Kim söylüyor kötü olduğunu
Sen iyisin ve elinden
Sadece iyilik gelir
Karşılığı sefalettir kötü mü
Hakikati istedin, kaçma
Kötülük benden çıkmadı
Kendin bulup çıkardın
Ben sana benziyorum
Sen bendensin, bensin
Kaçmadan gel
Aşk nedir gör
Sözüm hangi faniye söylenir
Fani olandan geç
Öyle gel
Bir kabuktu geçmişin
Yılan gibi çıkarıp attın
Taptaze bir şimdisin
İçimdeki en derin
Kurumadan gel
Bulacağın senin dünyan
Geleceksen gönüllü
Ağlanıp sızlanmayacaksan gel.
__
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...