Ardımda Akşam Güneşi

Bir melek gördüm gölgemde
Kendimi böyle bencilce sevdim
Öyle geride kalmışım ki
Geriye bir tek ben kalmışım
Evcilik oynamayı becerememiş
Üçüncü tekil şahıs kelamsızım
Gizli öznelerde bile sadece
Sadece kendime âşıkmışım
Hımmmm
Ne zaman kanatlanıp uçarım
Denize vuran yansımasında ayın
Bilmediğim kıyılara varırım

Kınalı

Boynunda, hareket ettikçe ses çıkarıyor. Toplanmışız bütün koyunlar, otlanıyoruz. Aramızda keçiler de var, yavrular da. Buranın otlarını beğenmedim, yemesen aç kalacağım. Ben de otların son bulduğu yere yöneldim. Burada koşarak, bağıra bağıra havyanlar geçiyor. Öyle hızlılar ki ne olduklarını seçemiyorum. Bizim ineklerden bile büyükler. Ata da benzemiyorlar. Yok bunların da tadı yok. Zaten çoban bağırıyor. Sopa yiye yiye öğrendim ne istediğini. Zaten o olmasa köpeği var.

Bir kesesinde bu çimenliğin sonunda koşturan hayvanlardan biri, keçiye saldırdı. Keçi düştüğü yerden kalkamadı. O zaman gördüm o hayvanı. Durdu ve sustu, içinden bir çoban çıktı. Bizim çobanla bağrıştılar, bir süre konuştular. Sonra tekrar hayvanın içine girdi uzaklaştı.
...
Sonra bir gün o korkunç hayvanlardan daha büyüğü geldi. Teker teker üzerine koydular bizi. Önce korktum ayak diredim. Hem sopayı yediğimden hem güç yetiremediğimden baş edemedim.
...
Korkuyorum, bizimkilerden ikisinin kafasını ayırdılar, içlerini çıkardılar. Benim de başıma gelecek. Neden ama bu çobanlar kızmamıştı hiç bana. Hiç sopalamamışlardı. Ne güzel yemleri vardı. Bıraksalar ya beni, ben lezzetsiz otlara da razıyım. Yapmayın çobanlar!

Natürmort

“Yok mu bunun ilacı?”

kimini kör kuyularda unutur
şenlik bitti mi talan başlar
aşk bitince yalan başlar
ve şen kahkalar arasında
tecavüzler duyulmaz
alkole batıp çıkmış taksim
kuyruğunu kovalayan köpek
bokuyla kavga eden deli

Eflatun Solmaz - Köle

  Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...