Ana içeriğe atla

Thievery Corporation - The Cosmic Game

"So let's start by
Making it clear
Who is the enemy, here"
(Marching the Hate Machines)

Thievery Corporation, 1995 yılında resmen kurulmuş. Bu ismi “Hırsızlık Şirketi” diye çevirebiliriz. Çalışmaları sampler tekniğine dayandığı için bu ismi almışlar. Washington DC'de yaşayıp birbirlerini bulan iki dj, Rob Garza ve Eric Hilton grubun iki ana elemanı. Grup, elektronik üzerine temellendirdikleri çalışmalarda dub, acid jazz, reggae, Indian classical, Middle Eastern ve bossa nova elementlerini kullanıyor. Elektronik müziğin soğukluğunu aşmada başarılı olduklarını söylemeliyim.

Grubun en son albümü, 2011 haziran tarihli, “Culture of Fear”. Hem isminden hem de albüm kapağından duruşları hakkında ipuçları yakalamak mümkün. Fakat sonuncu albümleri yerine, benim için tanışma çalışmasını olan “The Cosmic Game”i sizlere tanıtmayı tercih ettim.

Hilton, “belki politik görüşlerimiz çoğu harcore punk grubundan daha radikal ama gerçekten neler yapabileceğimiz konusunda çok daha gerçekçiyiz. Rolümüzün yorumculuk olduğunu hissediyoruz.” diyor. Garza ekliyor; “yapabileceğimiz en iyi şey insanların zihinlerini açmaktır”. Bu “zihin açma” çabasını Cosmic Game’de yoğun şekilde görmek mümkün. “Komplo teorileri” diyerek önemsizleştirilmeye çalışılan konuları da ciddiye alıyorlar. Beni çeken yanlarından biri de bu. Koşturmamaları, kafa şişirmemeleri ve makul ölçülerde dalga hareketlerini takip etmeleri de cazip geliyor.

Albüm, ilk parçası Marching the Hate Machine (Into the Sun). Yumuşak tınılarla ve vokalle gayet güzel mesajlarını vermekteler. Dinleyen bu yüzden ikinci şarkıya hazırlıksız yakalanıyor. Tempo yükselmekle kalmıyor vokal de sertleşiyor Warning Shots’ta. Sözler de hiç hafife atılacak cinsten değil. Gunjan geri vokalde bu öfkeye egzotik bir tat katıyor.

Üçüncü şarkı Revolution Solution. Daha çok rock müzikte adını duyduğumuz Perry Farrell’ın eşsiz performansıyla bir tür isyancıyla tanışıyoruz. Düzenlemedeki doluluk, ne eksik ne fazla, şarkının albüm dışında da uzun yıllar yaşamasını ve dinlenmesini sağlayacaktır.

Beşinci şarkıya yeniden Gunjan karşımıza çıkıyor. Hintçe söylediği Satyam Shivam Sundaram, muhtemelen “hakikat ebedi ve güzeldir” anlamına geliyor. Gunjan’ın doyumsuz sesi, rahatsız edici bas ritimlerin geriye itme çabasına rağmen, müziğin önüne geçiyor.

Miss Liberty turn inna Jezebel
All of de dreams you will set 'em inna hell
Her bed of roses are filled with thorns
Her righteous robes are tattered and torn” (Amerimacka)

Amerimacka, en beğendiğim parçalardan biri. “Rüya”nın aslında nasıl bir yalan olduğunu anlatan enfes bir çalışma. Şapka çıkarılacak derece zengin bir düzenlemeye sahip. Üflemelilerin devreye girmesinden sonra perküsyon, alttan alta yaklaşan tehlikeyi sezdiriliyor. Sonlara doğruysa insanı silahlı bir çatışmanın içerisine bırakıp sonlanıyor.

Welcome to my spaceship
You’re beautiful forever
She’s right here where you left her
And the heart’s lonely hunter

Talking Heads’ten tanıdığımız David Byrne’ü vokalde duyduğumuz Heart’s Lonely Hunter, albümün neşeli şarkılarından. Dinlerken insanın yüzüne bir gülümseme yerleşmesi muhtemeldir. On üçüncü sırada yer alan Wires And Watchtowers da sözleriyle dikkat çeken parçalardan. “Babil’in zincirleri zihnimizde” diyerek, bakışlarının politikanın sınırlarını aştığını gösteriyorlar.

Thievery Corporation “The Cosmic Game”i, bu tarzın müşterisi olmayanların bile beğenebileceği türden bir albüm. Sadece müzikal anlamda değil, alternatif düşünce üretme anlamında da başarı sağlamış bu gruba kulak vermenizi tavsiye ediryoum.

"Tell me, why, oh, why are we so blind?
The treasures of love lay buried inside
Tell me, why, oh, why do we deny?
The chains of Babylon are all in our mind." (Wires and Watchtowers)