– Şuradan bana bir bölüm seç de okuyalım.
– İlahiyat.
– Açıktan ilahiyat mı okunur yahu?
– Niye lan, okumak için de mi kapanmak icap ediyor?
şehir, insan, insanlık
şehirler ölür
ve ölü şehirlerde
bedenli ruhlar dolaşır
bu ruhlar
katmak için sizi aralarına
durmadan savaşır
insanlar ölür
bıraktıkları boşluk
çerçöple dolar
insanlık ölür
göz çukurlarına
başka hayatlar
yuva kurar

ve ölü şehirlerde
bedenli ruhlar dolaşır
bu ruhlar
katmak için sizi aralarına
durmadan savaşır
insanlar ölür
bıraktıkları boşluk
çerçöple dolar
insanlık ölür
göz çukurlarına
başka hayatlar
yuva kurar

Dil’im – 014
– Ben iki sefer girişimde bulundum da bir kez denk getiremedim o filmi izlemeyi.
– Nasıl yani duvarı mı seyrettiniz ıskalayıp?
– Nasıl yani duvarı mı seyrettiniz ıskalayıp?
Bilim ve Edebiyat
“Bugünlerse Samsa’yı (Değişim’i) okumak gerekiyor. Türkiye’de birçok hamam böceği fabrikası var. Çok büyük değiller ama çok sayılabilirler. Henüz manifaktür aşamasındalar. Hamam böceği atölyesi açmak için bir binanın bir katını tutmak yetiyor. Birkaç masa, birkaç sandalye ve bir telefon. Bu üretim araçları sağlanınca hamam böceği üretme teknolojisi çok basit oluyor. Her sabah saat ondan akşam yediye kadar bir odada oturup hiç hareket etmeden, bir yemek arası ve bol sigara ile sürekli olarak telefona bakmak yetiyor. Böylece hamam böceğine dönüşme işlemi tamamlanıyor.”
Yalçın Küçük, Bilim ve Edebiyat
Yalçın Küçük, Bilim ve Edebiyat
Aç... Şat...
“Önce aç, sonra shots!”
Dekolteli, kırmızılı kadın
İnceliğiyle avuca sığar boyutlardaki bir cips paketini ağzına götürmüş.
Öteki eli belinde. Saçları omuzlarından düşmüş, göğüs hizasına kadar uzanıyor.
Etrafında yaşanan hayat, o resme antik bir esermiş kadar kayıtsız.
Posterin dibinde bir kız çocuğu.
Teninin görünen yeri sadece yüzü.
Durak reklamındaki kadın ise askılı bir elbise giymiş.
Kolları, omuzları açıkta.
Bir tezatlıktır yaşanıyor.
Sadece bakıyorum, ne acıma ne öfke, ne de başka bir duygu.
Daha ergenliğe girmemiş kızın, bildiklerimden başka bir hayat yaşayacağını düşünüyorum.
Önce aç, sonra shot...
Otobüs bekleyen kızcağıza yabancı bir hayat.
Dekolteli, kırmızılı kadın
İnceliğiyle avuca sığar boyutlardaki bir cips paketini ağzına götürmüş.
Öteki eli belinde. Saçları omuzlarından düşmüş, göğüs hizasına kadar uzanıyor.
Etrafında yaşanan hayat, o resme antik bir esermiş kadar kayıtsız.
Posterin dibinde bir kız çocuğu.
Teninin görünen yeri sadece yüzü.
Durak reklamındaki kadın ise askılı bir elbise giymiş.
Kolları, omuzları açıkta.
Bir tezatlıktır yaşanıyor.
Sadece bakıyorum, ne acıma ne öfke, ne de başka bir duygu.
Daha ergenliğe girmemiş kızın, bildiklerimden başka bir hayat yaşayacağını düşünüyorum.
Önce aç, sonra shot...
Otobüs bekleyen kızcağıza yabancı bir hayat.
Dil’im – 012
– Tabi adada yalnız kaldın mı, şeytan illa ki dürter. Hani Rintintin’le bile kalsan adada ...
– Ne olacak oğlum Mendel bezelyeyi skmiş.
– Mendel'imde gül oya.
– Ne olacak oğlum Mendel bezelyeyi skmiş.
– Mendel'imde gül oya.
Miskinler Tekkesi
“Fukara aile kızları vardır. Günün birinde bir kazaya uğrarlar; tekerlenirler. Kapatma yahut sermaye olarak yaşadıkları hayat pek de şikâyet edilecek gibi değildir. Yemediklerini yiyorlar, giymediklerini giyiyorlar; arabaya biniyorlar. Fakat bu müddet esnasında durmadan sızıldanırlar; eski yoksul hayatın hasretini çekerler; hamal çamal takımından biri kendilerini nikâhla almak istese ağlayarak kabul edeceklerini ve göstereceği tek odanın; soğan, ekmek ve minderlerini burada alıştığı güzel şeylere seve seve değiştireceklerini söylerler ve bu sözler dua kadar samimîdir de. Namus kadar köklü anane var mıdır dünyada? Derken günün birinde Tanrı, dualara aldanır; onlara razı oldukları hamal Cemal’dan hatta bir parça daha iyisini, elinde bir yüzük ve bir çiçek demetiyle gönderir. Bu hayat, soğanlı ve ot minderli hayat müsveddesinden elbette daha parlaktır. Fakat tulumba bu defa tersine işlemeye, kadıncağızın hamle hamle yüreğine doldurduğu fazileti boşaltarak yerine ikinci hayatın şusunu, busunu sokmaya başlamıştır: Manto, ipek çorap, çalgı, araba, kibar kıyafetli erkeklerin nezaketi vs. vs… Çünkü nihayet bu da, yeniliğine ve kısalığına rağmen, ötekinden daha az kuvvetli olmayan bir başka anane haline gelmiştir. Derken kadıncağız, günün birinde bir ağız dalaşından sonra, hatta bazen o da olmadan bohçasını alır ve benim aksam üstü İncir hanında yaptığımı yapar. Bu sefer artık kat’î kabuldür; gönül rızasıyladır ve dönüş yollan kesilmiştir. Evet: ‘Tanrı, kör kurdundan bile geçmez!’ derler. Burası doğru. Fakat dâvanın ruhu kör kurttan biraz daha başka türlü yaşamaya gayret noktasında toplanmıyor mu?”
Reşat Nuri Güntekin, Miskinler Tekkesi
Reşat Nuri Güntekin, Miskinler Tekkesi
Laforizmalar VI
Yazılmış silinmiyor, sadece silikleşiyor.
* * *
Yalan mı ey insanlık! Hepimiz Ajdar değil miyiz?
* * *
Övülesi bir çağsa bu, neden herkes kaçmakta?
Bakmamak için hayata, başka tarafa dönmeler neden?
* * *
İstediğinde evrenin yasalarını ortadan kaldırabilen bir tanrının evreninde bilim yapılamaz.
* * *
Bilmeyi bilmiyorsanız, bildiğiniz hiçtir.
* * *
Temel gıdası ekmek olan çocukların veya gençlerin zihinsel ve bedensel gelişimine zarar verme, daha kötü duruma getirme gücüne sahip tek yapı, okuldur.
* * *
O son Neandertal'i yemeyecektik.
* * *
Mutlu hayat yoktur, hayat vardır.
Mutlu aşk yoktur, aşk vardır.
* * *
Âşık "beni niye seviyorsun" sorusuna cevapsızdır.
Bu sorunun cevabının olduğu yerde aşk yoktur.
* * *
Unutulmadı henüz göçüp gittiğimiz o memleket.
Sanatımızı da çıkınımızda taşıdık.
* * *
Yalan mı ey insanlık! Hepimiz Ajdar değil miyiz?
* * *
Övülesi bir çağsa bu, neden herkes kaçmakta?
Bakmamak için hayata, başka tarafa dönmeler neden?
* * *
İstediğinde evrenin yasalarını ortadan kaldırabilen bir tanrının evreninde bilim yapılamaz.
* * *
Bilmeyi bilmiyorsanız, bildiğiniz hiçtir.
* * *
Temel gıdası ekmek olan çocukların veya gençlerin zihinsel ve bedensel gelişimine zarar verme, daha kötü duruma getirme gücüne sahip tek yapı, okuldur.
* * *
O son Neandertal'i yemeyecektik.
* * *
Mutlu hayat yoktur, hayat vardır.
Mutlu aşk yoktur, aşk vardır.
* * *
Âşık "beni niye seviyorsun" sorusuna cevapsızdır.
Bu sorunun cevabının olduğu yerde aşk yoktur.
* * *
Unutulmadı henüz göçüp gittiğimiz o memleket.
Sanatımızı da çıkınımızda taşıdık.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...