Hiç (mi?)
Hiç hissettirmiyor bu dalgalar
Hiç…
Hissedemiyorum bu gece
Yerdeyim uçamıyorum
Hiç
Hiç
Tazecik çamaşır kokulu
Boynundan koklardım
Hiç
Başım dönerdi
Bugün kokular ağır
Benden ağır
Hiç
Hiç
- Bir arkadaş geldi sonra
Yanında “manita”sıyla
Gözleri bana merhaba derken
Bütün diskoyu kadraja almış
Bebekler öyle büyük
Hiç
Hiç
Hiç demedim
Hiç dedin dedim mi?
- Eee?
- Ne eesi?
- Neden anlattın şimdi bunu
- Eleman senin eski manitaydı
- Hangisi
- Erkek olduğunu iddia edeni
Hiçbir zaman öğrenemedi
Hiç
Hiç
Hiçbir zaman öğrenemeden
Hiç
- Hiç mi ulan hiç mi?
- ?
- Anladın işte öküzlük etme
- Bilmiyorum
- Bilmiyorsun ha
Hâlâ mı bilmiyorsun?
Ha?
Ha hah hah ha…
Haha ha…
Ha!
- Sonra?
- Sonra tarih,
yazanların oldu.
Savaş meydanlarında
dökülen kanların
sahiplerinin
değil.
[- Sayın şair,
bu şiirinizle
ne anlatmak
istediniz acaba?
- Hiç ]
Metamorfoz
Bu kısa romanda, her okuduğumda beni şaşırtan bir yan var: “Gerçek gibi”den daha fazlası. Franz Kafka, olağanüstülükleri sanki sıradanmış, gerçekleşebilirlermiş gibi anlatıyor.Gregor Samsa bir sabah kendisini bir böceğe dönüşmüş bulur. Durumundan çok işe geç kalma kaygısı duyar ama işine ve eski hayatına dönme şansı artık yoktur.
Çevresindeki insanların şaşkınlıklarında bir eksiklik vardır. Böceğe dönüşmüş değil de hastalanmış bir insana bakıyorlar. Tiksiniyor, iğreniyorlar ama böylesi bir durumun olanaksızlığından kimsenin haberi yok. Kanıksama var. İğrenç bir yaratığa dönüşen bedendeki bilinci kimse önemsemiyor. Nasıl önemsesinler? Böcekleri kimse sevmez. Geçmişte insan olsa da evin bir odasını işgal eden bir böcek, sadece rahatsızlık veriyor.
Değişime en çok uyum gösteren, değişimi yaşayan oluyor. Aslında o, dev bir böceğin içine hapsolmuş insandır. Bunu, odası boşaltılırken insanlığından tek bir işaret bile olsa korumaya çalışması, keman çalan kız kardeşi ile ilgili mutlu düşler kurması gibi işaretlerden anlayabiliriz.
Belki de edebiyat tarihinin en acıklı böcek ölümünü duyumsuyoruz Gregor Samsa’nın ölümüyle. Oysa romanın diğer kahramanları bizimle aynı duyguları paylaşmamaktadırlar. Odayı temizlemeye gelen hizmetçi Gregor’un öldüğünü anlayınca, ailesine haber vermeye gider ve kullandığı kelime şudur: Gebermiş. Kimsede bu ölüme karşı en ufak bir üzüntü göremeyiz. Aksine haberin ardından anne, baba ve kız kardeş, güzel bir gün geçirmek niyetiyle, üstlerine birer mazeret mektubu yazmaya koyulurlar. Hizmetçinin, Gregor Samsa’nın ölüsünü hallettiğini söylemesine, aile bireyleri “nasıl” sorusunu bile çok görerek, kayıtsız kalırlar. Bu soru işareti talihsiz kahramanın düşündüklerine şahit olan okuyucuda yer edebilir sadece.
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...