Düşünme Üzerine

Ben nasıl düşünürüm? Aklımın nasıl çalıştığını tam anlayıp izah edemem, fakat düşünme tarzımı açıklayabilirim. Yazdıklarım bir miktar yardımcı oluyorlardır. Hiçbir olasılığı elemiyorum. Matematiksel bir değer veremesem de olgulara bakarak ihtimali yükseltiyor veya düşürüyorum.

— Var, yok
— Ne var, ne yok
— Hem var, hem yok


Düşünme tarzımın doğanın “düşünüşüne” uygun olduğu kanaatindeyim. Bilimde amaç, mutlağa ulaşmaktır. Gerçek ise, mutlağın olmadığıdır. O halde geçici mutlak ile yetinmek durumundayız. Gerçekliği bu şekilde algılıyoruz. Pek, yasa bulamaz mıyız? Mutlak yasalar da mı yok? Olmalı ve var. Örneğin, mutlağın geçiciliği. Dönüşüm, değişim, evrim, evrenin yasaları olarak karşımıza çıkıyorlar.

Gerçeklik için, “biriken olasılıklar” tanımlamasını getiriyorum. Bu olasılıklar ortadan kalkmıyor veya değişmez “şekle” bürünmüyor. Peki ne oluyor? Evrende tanımladığımız her nesne madde/enerji alışverişinde bulunduğuna göre, olasılıklar arasında da benzer bir münasebet bulunmalı.

Böyle düşünerek hiçbir konuda nihai karar veremeyeceğim söylenebilir belki ama gerçekliğimin bulanık, varla yok arasında bulunduğunu hissetmiyorum. Olasılıklar, konuşabileceğim, yazabileceğim kadar, kâfi miktarda birikiyor.

Gizlenemeyen Özne

yaşarken küçük ölümlerdi vazgeçtiklerim
bir daha dönmemek üzere
bir daha görmemek üzere
akıllarına gelmezken durmadan savaştığım

küçücük bir müsabakayı
kazanmak için attıkları hamle
benden lekeleri götürdü
ayıbıma ortak oldular
bir küçük savaşta
tahta atımdan yuvarladılar
oyunun bittiğini anladım
artık eski ben olamazdım
haklılıklarına tapınan vahşiler
beni tanrılarına kurban ettiler
zaten hiçbir yerde durmuyorum
neye yarar git deseler

ademoğlu diyor
dost işimi müşkül kılar
o yüzden severim
düşmanım cennetlik eder
o yüzden severim

benim kanım dökülüyor
sizinse insanlığınız

53

İlişkiler hamur gibidir
Kabarır kabarır çatlar

Ne'yim Sorusu Üzerine

Ben neyim (sen nesin) diye soruyorlar.
— Sen nesin?

Cevabın ilk madde kadar öz hale gelebileceğine inandığımdan aksetmekte zorlandım. Sonra buluverdim:
— Ben bir olasılığım.

"–lık" ekini atabiliriz. Böylesi daha öz:
— Ben olasıyım.

Bu şekilde yazdığımda mana tümden değişiyor. İhtimalken muhtemele dönüşüyorum. İki durum da aslıma aykırı düşmez.
— Olasılık
— Olası

Daha köke, asıl köke inelim:
— Ben, ol’um.
Bu da ben “o’yum”la aynı.
— Olasılık
— Olası
— Ol
— O

Manadaki derinlik bilmem görülüyor mu? Ben bir olasılığım.

Adım ihtimal, diğer adım muhtemel. İsmime yüklenebilecek kadar varım.

Dün yoktum, yarın olmayacağım. Bugün…

Bu soruyu hep sorarım:
— Dün yoktuk, yarın olmayacağız, bugün niye varız?

Yanıt diye şunları söylerim:
— Aslında hep varız.
veya
— Bugün de yoğuz.

Şimdi, geçmişe dönüşüyor. Soruyu sorduğum anları hatırlıyorum, şimdi değiller. Peki, o anlara ne oldu, nereye gittiler? Zamanı düşünerek çözemiyoruz. Hareket belki daha çok yardımcı olur. Hareketin bir noktasında parlayıvermişiz. Mümkün, fakat getireceğim hangi açıklama olmadığım zaman kesitini kavratabilir.

Bu ve benzer sohbetlerden “belki de ölüm yoktur” düşüncesine varmıştık. Ölüme inanmamak “küfür” müdür, yoksa Tengri’ye iman mıdır? “Öte dünya” da zaten bu sebeple var. Olmadığımız an kabul edilebilir gelmiyor. Ama geçmişte yoktuk. Yoksa orada da mı yanılgı içindeyiz? 76 yılında doğdum diyorum ama ben, ben olalı ne kadar zaman geçti. Muhtemelen hiç.

Ben, şimdi ben oldum.
Sonsuz uyanışlarla.
Sonsuz mu?

Antropoloji

Biz’den geriye ne kaldı
En taze dostluklarda bile
Küf kokusu burnumda
Suçlamıyorum kimseyi
Bizde insanlık yıprandı

Eflatun Solmaz - Köle

  Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...