Ana içeriğe atla

Ne'yim Sorusu Üzerine

Ben neyim (sen nesin) diye soruyorlar.
— Sen nesin?

Cevabın ilk madde kadar öz hale gelebileceğine inandığımdan aksetmekte zorlandım. Sonra buluverdim:
— Ben bir olasılığım.

"–lık" ekini atabiliriz. Böylesi daha öz:
— Ben olasıyım.

Bu şekilde yazdığımda mana tümden değişiyor. İhtimalken muhtemele dönüşüyorum. İki durum da aslıma aykırı düşmez.
— Olasılık
— Olası

Daha köke, asıl köke inelim:
— Ben, ol’um.
Bu da ben “o’yum”la aynı.
— Olasılık
— Olası
— Ol
— O

Manadaki derinlik bilmem görülüyor mu? Ben bir olasılığım.

Adım ihtimal, diğer adım muhtemel. İsmime yüklenebilecek kadar varım.

Dün yoktum, yarın olmayacağım. Bugün…

Bu soruyu hep sorarım:
— Dün yoktuk, yarın olmayacağız, bugün niye varız?

Yanıt diye şunları söylerim:
— Aslında hep varız.
veya
— Bugün de yoğuz.

Şimdi, geçmişe dönüşüyor. Soruyu sorduğum anları hatırlıyorum, şimdi değiller. Peki, o anlara ne oldu, nereye gittiler? Zamanı düşünerek çözemiyoruz. Hareket belki daha çok yardımcı olur. Hareketin bir noktasında parlayıvermişiz. Mümkün, fakat getireceğim hangi açıklama olmadığım zaman kesitini kavratabilir.

Bu ve benzer sohbetlerden “belki de ölüm yoktur” düşüncesine varmıştık. Ölüme inanmamak “küfür” müdür, yoksa Tengri’ye iman mıdır? “Öte dünya” da zaten bu sebeple var. Olmadığımız an kabul edilebilir gelmiyor. Ama geçmişte yoktuk. Yoksa orada da mı yanılgı içindeyiz? 76 yılında doğdum diyorum ama ben, ben olalı ne kadar zaman geçti. Muhtemelen hiç.

Ben, şimdi ben oldum.
Sonsuz uyanışlarla.
Sonsuz mu?