Bir zamanlar Efkar adlı kadim şehirde birbirinin bilgisini çekemeyen ve küçümseyen iki akil adam yaşarmış. Çünkü içlerinden biri tanrıların varlığını inkâr ederken, diğeri bir inananmış.
Bir gün ikisi pazarda karşılaşırlar ve müritlerinin ortasında tanrıların varlığı-yokluğu üzerine bir zıtlaşma ve tartışmaya girişirler. Saatlerce tartışmaktan hoşnut olarak ayrılırlar.
O akşam inançsız olan tapınağa gitmiş, sunağın önünde secdeye kapanarak tanrılardan yolsuz geçmişi için af dilemiş.
Ve aynı saatte diğer akil adam, hani şu tanrıları savunan, kutsal kitaplarını yakmış. Çünkü artık inançsızmış.
Halil Cibran, Kaçık
Ondan Sonrası
Çıktım tavan arasına, bir kırık sandık buldum.
Açtım baktım içinde bir kırık altın.
Almayacaktım ama
aldım
Sarıdır
diye
Ordan gittim İstanbul’a, bir kâse yoğurt aldım
Durudur
diye
Dokuz yüz doksan dokuz testi su kattım
Koyudur
diye
Sultan Ahmet minarelerini belime soktum
Borudur
diye
Tophane güllelerini cebime doldurdum
Darıdır
diye
Nacağı aldım Kapalı-Çarşıya daldım
Korudur
diye
Akdeniz’e girdim
Kıyıdır
diye
Ortasına bastım
Kurudur
diye
Selimiye Camisinin duvarına dayandım
Yalıdır
diye
Ahır-Dağı’na bir tekme vurdum
Geri
dur diye
Bir atım vardı, satıcı oldum, almadılar
Dorudur
diye
Üçlük beşlik verdiler beğenmedim
İridir
diye
Sade Osmanlı lirası verdiler almadım
Sarıdır
diye
Beni aldılar tımarhaneye götürdüler
Delidir
diye
İki adam geldi şahitlik etti
Veli
oğlu velidir diye
Tımarhaneyi dürdüm katladım sırtladım
Halıdır
diye
Beş on sopa vurdular
Yeridir
diye
Beni padişaha bildirdiler
Delidir
diye
Padişahtan ferman çıktı
Bırakın,
onun eski huyudur diye
Fermanı aldım, cadde boyu gidiyordum
Bir kancık eşek gördüm peşine takıldım
Karıdır
diye
Eşek bana bir tekme vurdu
Geri
dur diye…
Pertev Naili Boratav
Zaman Zaman İçinde
İmge Yayınları
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...