Sonbahar gelmiş cilveloy. Sanki içeriye itiliyormuşum gibi geliyor. Dışarısı "sıcak" karşılamıyor. Ama öyle aşk sözcükleri bilmez sonbahar. "Ben buyum" der "işine gelirse. Benden geçeceksin diye, istediğin gibi olamam". Hep böyle nemrut değildir, arada bir yüzünün güldüğü de olur. Güneş de işte gülen yüzün hatlarından sızarak yeri tatlı tatlı okşar. Eğer tepelik bir yerdeyseniz, o okşamaları, dokunuşları görebilirsiniz.
Yerin güneşle hasret gidermesi, en yaman kış günlerinde de olabilir. Güneş o zaman yere bir başka dokunur. Daha güçsüz, daha etkisiz. Çünkü kışın gülümsemesi, dudakları birleştirip yanak kaslarını birazcık kulağa doğru çekmekten ibarettir. Gelecek kışın, pek yakında gelecek kışın derdine bu mevsimde düşersek sonbaharı nasıl yaşayacağız.
Başka Bir Delinin Hatıra Defteri
— Sen cidden beni korkutmaya başladın. Söyler misin neler oluyor?
— Söyleyemem, bilmiyorum.
— Yazdıklarında cevabı saklı değil mi?
— Mümkündür fakat profesyonel bir bakış gerekiyor.
— Kendi kendini sen bile çözemiyorsun öyle mi?
— Çözemiyorum ve itiraf ediyorum gizli deliyim ben.
— Aman ne gizli ne gizli!
— Ne yani dışarıdan belli oluyor mu?
— Yazdıklarından oluyor kuzum.
— Kuzum deme bana.
— Doğru kart koçsun sen.
— Sus be sus. Git başımdan.
— Hah. Bu söz bu kadar yerinde kullanılabilirdi.
— Sahi mi, beğendin mi?
— Çok.
— İyi. Git başımdan.
— Kim hancı kim yolcu de bir yol, bakalım çaresine.
— Arkadaş şarkısını hatırladım birden.
— Ne olmuş?
— Çok cıvık bir şarkı. “Ortak olmak her sevince, her derde kedere ve yürümek ömür boyu beraberce el ele.” Aman, tecavüz edecekmiş gibi üstüme geliyor bu şarkı.
— Sen var ya zırdelisin.
— Kim hancı kim yolcu belleyelim, kim deli kim zır onu da buluruz.
— ...
— Sustun. Ömür boyu el ele ne be! Hiç mi terlemez o el, yazı var, kışı var.
— Bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş.
— Yaa... Yanardağ patlıyor onla el ele. Arkadaşlar ya.
— Niye? İnsan ölürayak el ele olmak istemez mi?
— İster. Bir bakarsın Volkan’lı olursun, Mr.Spuck’la evlenirsin, yanmışsın arkadaş.
— Tamam yeter anladık. Saçma bir şarkı.
— Dur hırsımı alamadım daha. Nasıl bitiyor o şarkı.
— Yollarımız ayrılsa bile...
— Hah. Hani ömür boyu el eleydi? Hemencecik tüymenin de yolunu yapıyor.
— Bir dakika, sen niye konuyu değiştirdin.
— Değişsin, halel gelmez. Muhteviyatında şiddet olmayan sevgiden haz almıyorum ben.
— Bir bakarsın sağlı sollu dalmışsın arkadaş.
— Tabi tabi, kırbacın şaklat, acıt canımı, inim inim inlet beni arkadaş. Ama bir zahmet el ele.
— Başka şarkı var mı böyle, tüylerini diken diken eden.
— Var. “Orada bir köy var uzakta. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.”
— Dur söyleme. Hem kıçını kaldırıp ilgilenmiyorsun köyle, hem de sahipleniyorsun, pes vallahi.
— Ben farklı ifrit olurdum ama sen de haklısın, değişik bir yaklaşım. Zaman zaman seviyorum seni.
— Beni.
— Evet beni.
— Çizgi romanım bile yapılır benim yakında süper-ego diye.
— Of git başımdan, yüz vermeye gelmiyor sana.
— Yahu ne geçimsiz adammışsın. Ayrılalım o zaman.
— İnme.
— İneceğim.
— Ego inmez kişilik bölünmez. Sana vereceğim bir tek beyin hücresi yok. Ya seversin ya ilaç kullanmaya başlarım.
— Aman senin neyini seveceğim, delisin sen deli.
— Madem deliyim ne diye benimle konuşuyorsun.
— Ben kimseyle konuşmuyorum, sen kendi kendine konuşuyorsun.
— Git başımdan.
— Gitmem.
— Uyuz.
— Deli.
— Git.
— Gitmem.
— Söyleyemem, bilmiyorum.
— Yazdıklarında cevabı saklı değil mi?
— Mümkündür fakat profesyonel bir bakış gerekiyor.
— Kendi kendini sen bile çözemiyorsun öyle mi?
— Çözemiyorum ve itiraf ediyorum gizli deliyim ben.
— Aman ne gizli ne gizli!
— Ne yani dışarıdan belli oluyor mu?
— Yazdıklarından oluyor kuzum.
— Kuzum deme bana.
— Doğru kart koçsun sen.
— Sus be sus. Git başımdan.
— Hah. Bu söz bu kadar yerinde kullanılabilirdi.
— Sahi mi, beğendin mi?
— Çok.
— İyi. Git başımdan.
— Kim hancı kim yolcu de bir yol, bakalım çaresine.
— Arkadaş şarkısını hatırladım birden.
— Ne olmuş?
— Çok cıvık bir şarkı. “Ortak olmak her sevince, her derde kedere ve yürümek ömür boyu beraberce el ele.” Aman, tecavüz edecekmiş gibi üstüme geliyor bu şarkı.
— Sen var ya zırdelisin.
— Kim hancı kim yolcu belleyelim, kim deli kim zır onu da buluruz.
— ...
— Sustun. Ömür boyu el ele ne be! Hiç mi terlemez o el, yazı var, kışı var.
— Bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş.
— Yaa... Yanardağ patlıyor onla el ele. Arkadaşlar ya.
— Niye? İnsan ölürayak el ele olmak istemez mi?
— İster. Bir bakarsın Volkan’lı olursun, Mr.Spuck’la evlenirsin, yanmışsın arkadaş.
— Tamam yeter anladık. Saçma bir şarkı.
— Dur hırsımı alamadım daha. Nasıl bitiyor o şarkı.
— Yollarımız ayrılsa bile...
— Hah. Hani ömür boyu el eleydi? Hemencecik tüymenin de yolunu yapıyor.
— Bir dakika, sen niye konuyu değiştirdin.
— Değişsin, halel gelmez. Muhteviyatında şiddet olmayan sevgiden haz almıyorum ben.
— Bir bakarsın sağlı sollu dalmışsın arkadaş.
— Tabi tabi, kırbacın şaklat, acıt canımı, inim inim inlet beni arkadaş. Ama bir zahmet el ele.
— Başka şarkı var mı böyle, tüylerini diken diken eden.
— Var. “Orada bir köy var uzakta. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.”
— Dur söyleme. Hem kıçını kaldırıp ilgilenmiyorsun köyle, hem de sahipleniyorsun, pes vallahi.
— Ben farklı ifrit olurdum ama sen de haklısın, değişik bir yaklaşım. Zaman zaman seviyorum seni.
— Beni.
— Evet beni.
— Çizgi romanım bile yapılır benim yakında süper-ego diye.
— Of git başımdan, yüz vermeye gelmiyor sana.
— Yahu ne geçimsiz adammışsın. Ayrılalım o zaman.
— İnme.
— İneceğim.
— Ego inmez kişilik bölünmez. Sana vereceğim bir tek beyin hücresi yok. Ya seversin ya ilaç kullanmaya başlarım.
— Aman senin neyini seveceğim, delisin sen deli.
— Madem deliyim ne diye benimle konuşuyorsun.
— Ben kimseyle konuşmuyorum, sen kendi kendine konuşuyorsun.
— Git başımdan.
— Gitmem.
— Uyuz.
— Deli.
— Git.
— Gitmem.
Elvis Presley - Always On My Mind (çeviri)
Sen Hep Aklımdaydın
Belki davranmadım
gerektiği kadar iyi
Belki sevmedim
sevebileceğim kadar
Çok zor değildi
yapmam ve söylemem gerekenler
Ama zaman geriye alınmıyor
Sen hep aklımdaydın
Sen hep aklımdaydın
Belki tutamadım
Yalnız zamanlarında
Galiba hiç söylemedim
Mutluydum benim olduğun için
Belki seni yeniden mutlu ederim
Aşkım, çok üzgünüm, kördüm
Sen hep aklımdaydın
Sen hep aklımdaydın
Söyle, söyle bana güzel aşkının bitmediğini
Şans ver, bir şans daha
seni mutlu edebilmem için
Çok zor değildi
yapmam ve söylemem gerekenler
Ama zaman geriye alınmıyor
Sen hep aklımdaydın
Sen hep aklımdaydın
Çeviri: Çağlar Simsoy
Kralsız olsun dünya
— ...Ülkenizde işler bu kadar kötü mü gidiyor?
— Hayır. Her şey toz pembe. Ortalık güllük gülistanlık. Dert üstü murat üstüyüz. Bir özgürlük bir ucuzluk, değme gitsin.
— Niye bozuluyorlar öyleyse peki?
— En çok bozulan, orta sütun.
— Kim?
— Orta sütun, orta sütun.
— O ne oğlum öyle?
— Bizim yüce kral hazretleri orta sütun orta sütun diye diye tahta geçti ve iki buçuk sene içerisinde bütün sütunları hâk ile yeksan etti.
— Anladığım kadarıyla, ülkenizde artık sütun mütun kalmadı ha?
— Kalmadı. Bir ara ülke arena gibiydi, şimdi agora gibi oldu. Ama onun dışında ne istersen var.
— Ne gibi?
— Bastır parayı canının istediğini al.
— İyi ya işte.
— Ama para nerde?
— Hayır. Her şey toz pembe. Ortalık güllük gülistanlık. Dert üstü murat üstüyüz. Bir özgürlük bir ucuzluk, değme gitsin.
— Niye bozuluyorlar öyleyse peki?
— En çok bozulan, orta sütun.
— Kim?
— Orta sütun, orta sütun.
— O ne oğlum öyle?
— Bizim yüce kral hazretleri orta sütun orta sütun diye diye tahta geçti ve iki buçuk sene içerisinde bütün sütunları hâk ile yeksan etti.
— Anladığım kadarıyla, ülkenizde artık sütun mütun kalmadı ha?
— Kalmadı. Bir ara ülke arena gibiydi, şimdi agora gibi oldu. Ama onun dışında ne istersen var.
— Ne gibi?
— Bastır parayı canının istediğini al.
— İyi ya işte.
— Ama para nerde?
Yazıntı 0004
"İnsanoğlu öyle bir noktaya evrilmişti ki onu hayvanlar âleminden ayıran çizgi kâğıt inceliğindeydi şimdi; insanlık denilen şey de bu kâğıt kadar ince ve kırılgandı, ufak bir dokunuş yeterdi parçalanmasına."
Mo Yan, Saydam Turp
Mo Yan, Saydam Turp
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...