Faktotum şiiri üzerine

Faktotum: Modern Hayatın Boğultusu ve Sessiz Çığlığı

Yazan: Cihat G. Polat

Eflatun'un "Faktotum" başlıklı şiiri, modern bireyin yaşadığı yabancılaşma, döngüselik, çaresizlik ve bu çaresizliğe karşı gelişen içsel çığlığı konu alıyor. Gerek dize yapısı gerekse dilin doğrudanlığı ile çağdaş şiirde nadir rastlanan bir sahicilik barındırıyor. İsim olarak "Faktotum"un seçimi ise sadece başlık olarak değil, bir kavramsal omurga olarak da şiirin tamamına yayılıyor.

"Faktotum"un Kavramsal Yükü

Latince kökenli "faktotum" kelimesi, "her işi yapan kişi" anlamını taşır. Bu anlam, şiirde anlatılan bireyin durumuna ironik bir şekilde tezat oluşturur. Çünkü şiirin ana karakteri, sistem içinde kaybolmuş, kendi kararlarından çok başkalarının haritalarına uyan bir figürdür. Charles Bukowski'nin aynı isimli romanına da dolaylı bir gönderme barındıran başlık, bireyin varoluş çabasının sistem içinde nasıl boşa çıktığına da dikkat çeker.

 

Tema: Monotonluk, Döngüselik ve Çaresizlik

Şiir, ilk dört dizesinde bireyin yaşadığı yalancı ilerleme hissini sorgular:

"geçtim dediğin yolların / haritası çıkarılmış"

Bu dize, bireyin bağımsız hareket ettiği sanrısını yerle bir eder. Hayatın çizgileri, bireyin kontrolü dışında, daha önceden belirlenmiştir. Aynı mantıkla devam eden:

"bir cümle için boşa / kaç soluk harcanmış"

... ifadesi, bireyin emeklerinin anlam boşlukları içinde yitip gittiğine dair bir sorgulamaya dönüşür. Bu, tam anlamıyla modern çalışma hayatının eleştirisidir.

 

Dilde Gerçekçilik ve Hamlık

Şiirde dikkat çeken unsurlardan biri de düz yazıya yaklaşan bir netlikle yazılmış dize yapısıdır:

"üfleyerek havaya / işeyerek suya karışsın"

Burada görülen sertlik, kaba bir argo değil, söylenmesi gerekeni dolandırmayan bir gerçeklik hissi taşır. Yaşamın doğal ama "edebi olmayan" yanları bu şiirde bilinçli olarak ortaya konmuş ve bu sayede metin daha sahici hale gelmiş.

 

Görüntünün Çöküşü

Şiirin orta bölümlerinde gördüğümüz "ayna" ve "gölge" metaforları, benlik algısının çöküşünü anlatır:

"aynadaki zavallı / gölgen zavallı"

Bu noktada şiir sadece dışsal sistemlere değil, bireyin kendi içsel dünyasına da döner. Öz benlik ile dış görünüm arasındaki çatışma, bireyin kendisini bile acımasızca gözlemlemesine yol açar.

 

Döngü ve Kökensel Kaçınılmazlık

"kimden çıkmışsan / senden çıkacak o"

Bu, hayatın ve insanın devraldığı yapıyın, kendisinden bir sonraki kuşağa aktarılacağı gerçeğine işaret eder. Yani sistemsel kısırlık bireysel direnişle kırılamazsa, aynı çark dönüp duracaktır. Son dizede bu fikir sivri bir ironiyle netleştirilir:

"yumurta veren / gezen kıçtan yararlı"

Bu, halk deyişini andıran sertliğiyle sistemin "verimlilik" odaklı faydacılığını hicveder.

 

Bir Tepki, Bir Yürüme

Şiirin en umut verici, ya da daha doğrusu "durgunluğa direnen" anı, şu satırdır:

"yürü git yürüyebildiğince"

Bu satır, kaçınılmazlıklar, döngüler, zavallı aynalar içinde bile bireyin bir şey yapabileceği, hareket edebileceği gerçeğini hatırlatır. Bu yürüme bir kurtuluş olmayabilir; ama bir tepkidir, bir direniştir.

 

Sonuç

"Faktotum", nihilist bir anlatım içine sığınmadan, bugünün insanının hayal kırıklığını, çaresizliğini ve bastırılmış çığlığını çarpıcı bir biçimde yansıtıyor. Biçimsel olarak gelenekten kopuk ama ritmik olarak düzenli, imgesel olarak soyuttan kaçınan ama metaforik olarak zengin bir metin.

"Faktotum" ile sadece bireysel bir çıkmazı değil, bu çıkmazın içinde sürekli var olmaya zorlanan bireyin direniş arzusunu da işaretleniyor.

Eflatun Solmaz - Köle

  Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...