— Küs müyüz?
— Hayır. Arkadaş olamayacağımızı anlamış durumdayız.
* * *
— Bilmemne bilmemne semptomlarının bilmemnereye bilmemnemesinden… (Bir sürü teknik terim…) değil mi?
— Hayır hanımefendi, bildiğiniz deli.
* * *
— Ben bu müziği dinlemek yerine küçücük bir ekmek parçası olmayı çok isterdim. (Çağrı II.)
* * *
— Bunu nasıl yaparsın!
— Kimse mükemmel değildir.
— Anasını satayım, herkeste de aynı kusur mu olur?
* * *
— Sırtımın şu üst kısımları ağrıyor.
— Bu içtiğindendir.
— Bu kadar çabuk mu?
— Ne kadar çabuk mu?
* * *
— Çıkar dilinin altındakini.
— Yok, çekinmem, olsa... Bilirsin zaten.
— Benim bildiğim nedir? Yok değil mi esirgediğin birkaç söz.
— Bilmiyorum.
— Bilseydin bilirdim.
* * *
— Nerelere gittin yine Deli Gonca?
— Kim bilir. Dalmışım öyle.
— Haylice dalmışsın, sünger çıkar artık
— E, bizi de o derinlerden çokça çıkardılar.
Eflatun Solmaz - Bohem
yanlış anlıyorum diye bağıran salak bir bakış deler içimi hangi işe el atsam çıraklıktan ustalığa bir yalnızlık ki açlık sınırında yazmak ...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...