“…1277′de, Paris Piskoposu Tempier, XXI. Papa Johannes’in talimatları üzerine harekete geçerek 219 maddelik bir lanetlenecek günahlar veya sapkınlıklar listesi yayınladı. Sapkınlıklar arasında doğanın yasalarının bulunduğu düşüncesi de vardı, çünkü bu düşünce Tanrı’nın kadiri mutlak oluşuna aykırıydı. Birkaç ay sonra sarayının tavanı üzerine çöktüğünde Papa Johannes’in yerçekimi yasası yüzünden ölmesi ilginçtir.”
Stephen Hawking, Büyük Tasarım
Dil’im – 018
– Sonsuza kadar beraberiz, değil mi?
– Sonsuzluk çok uzun bir zaman. Ama sonuna kadar olabilir.
– Sonsuzluk çok uzun bir zaman. Ama sonuna kadar olabilir.
Yanlış Okumalar
“Heraklit, kitabı Artemis tapınağına emanet etti, bazıları da onun kitaba ancak onu okuyabilenlerin yaklaşabilmesi için bilerek kapalı bir dille ve kendisini kara kalabalığın nefretine uğratacak hiç de hafif olmayan bir tonda yazdığını söylüyor.” Heraklit’in kendisi ise: ‘Niye beni şuraya buraya çekiştirip duruyorsunuz kara cahiller? Sizin için yazmadım ben, beni anlayabilenler için yazdım. Bir insan benim için yüz bin insan değerindedir; güruhsa, hiç,’ demiştir.”
Umberto Eco, Yanlış Okumalar
Umberto Eco, Yanlış Okumalar
Jean Baudrillard - Şeytana Satılan Ruh
“İmgeden yola çıkarak dünyayı kavrayabilme olanaksızlığının yanı sıra, haberden yola çıkıp eylem ve kolektif bir iradeye yöneliş de olanaksızdır. Duyarsızlaşma ve eyleme geçme arzusundan yoksun olunmasının nedeni kayıtsızlık ve genel anlamda bilgisizlik değildir. Sorun yeniden canlandırmanın izleyiciyle olan göbek bağının kopmuş olmasıdır.
Artık ekranın yansıttığı bir şey yoktur. İnsan sanki bir tür sırsız aynanın gerisinde durduğu gibi bir hisse kapılmaktadır. Siz dünyayı görebiliyorsunuz ancak dünya sizi göremiyor, size bakmıyor. İnsan ancak kendisine bakan şeyleri görebilir. Ekran her türlü ikili ilişkiyle her türlü ‘yanıtlama’ olasılığının arasına giriyor/engelliyor.
İşte bu yüzden canlandırma konusundaki kusur yalnızca eyleme geçilmesine engel olmakla kalmayıp bir haber, bir imge, sanallık ve ağlara özgü etiğin de oluşmasını imkânsızlaştırıyor.”
Artık ekranın yansıttığı bir şey yoktur. İnsan sanki bir tür sırsız aynanın gerisinde durduğu gibi bir hisse kapılmaktadır. Siz dünyayı görebiliyorsunuz ancak dünya sizi göremiyor, size bakmıyor. İnsan ancak kendisine bakan şeyleri görebilir. Ekran her türlü ikili ilişkiyle her türlü ‘yanıtlama’ olasılığının arasına giriyor/engelliyor.
İşte bu yüzden canlandırma konusundaki kusur yalnızca eyleme geçilmesine engel olmakla kalmayıp bir haber, bir imge, sanallık ve ağlara özgü etiğin de oluşmasını imkânsızlaştırıyor.”
Dil'im - 006
– Tanıyor musun kendisini?
– Tanışıklığımız var.
– Ne diyorsun söylediklerine?
– Ne diyeyim?
– Bilmiyorum, sana soruyorum.
– Adam olana bir söz yeter.
– Anlamadım.
– Ciğer sever misin?
– Konuyla ne ilgisi var?
– Sever misin?
– Severim.
– Dört kuruşa sana kilolarca ciğer verebilirim.
– Nasıl?
– Şöyle. Adamın yarımı ancak çocuklukta olur. Yetişkin biriyse ya adamdır ya değildir.
– Seni anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Senin az önce söylenenler konusunda bir cevabın var mı yok mu?
– O sorunun cevabı verileli çok oldu?
– Herhalde ben kaçırdım. Ne demek istediğini biraz daha açık söyler misin?
– Anlaması gereken anlaması gerekeni neden anlamıyor, anlamıyorum.
– Tanışıklığımız var.
– Ne diyorsun söylediklerine?
– Ne diyeyim?
– Bilmiyorum, sana soruyorum.
– Adam olana bir söz yeter.
– Anlamadım.
– Ciğer sever misin?
– Konuyla ne ilgisi var?
– Sever misin?
– Severim.
– Dört kuruşa sana kilolarca ciğer verebilirim.
– Nasıl?
– Şöyle. Adamın yarımı ancak çocuklukta olur. Yetişkin biriyse ya adamdır ya değildir.
– Seni anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Senin az önce söylenenler konusunda bir cevabın var mı yok mu?
– O sorunun cevabı verileli çok oldu?
– Herhalde ben kaçırdım. Ne demek istediğini biraz daha açık söyler misin?
– Anlaması gereken anlaması gerekeni neden anlamıyor, anlamıyorum.
Korn - Evolution
Evrim
Parmak uçlarımla kazıyorum
Üstünde durduğum topraktan
Ayıklayacağım narin kemikler arıyorum
Evrim
Asla arıtılmayacağım
Uğraşıyorlar ama asimile olmayacağım
Elbette uzak bir geçmişten geldik
Bak bu dal da nasıl kırılacak
Üzgünüm hiç inanmadım
Gördüğüm kanıtlara rağmen
Benim için ümit kaldığına
Bu evrim
Sadece evrim
Yadsımaya cesaretim yok
İçimdeki basit bir yaratık
Orada duruyor
Beynimi kontrol ediyor
Neden ölüme layığım
Neden tahakkümü altındayım
Bu içimde kilitli hayvanın
İyice görmek için yaklaş
Şüphesiz kimi türler ayakta kalacak
Sıkı dur, içine giriyorum
Evrim
Zamanı gelecek bu kemikler bulunacak
Çoğalmaya sebep olan virüs
Bir kavanozda korunacak
Belki dünya yoldan çıkacak
Bir milyon yıl içinde birileri diyecek
Bu orospu çocuklarının hepsi dengesiz
Bu evrim
Sadece evrim
Yadsımaya cesaretim yok
İçimdeki basit bir yaratık
Orada duruyor
Beynimi kontrol ediyor
Neden ölüme layığım
Neden tahakkümü altındayım
Bu içimde kilitli hayvanın
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Neden
Ölüm bana hak
Parmak uçlarımla kazıyorum
Üstünde durduğum topraktan
Ayıklayacağım narin kemikler arıyorum
Evrim
Asla arıtılmayacağım
Uğraşıyorlar ama asimile olmayacağım
Elbette uzak bir geçmişten geldik
Bak bu dal da nasıl kırılacak
Üzgünüm hiç inanmadım
Gördüğüm kanıtlara rağmen
Benim için ümit kaldığına
Bu evrim
Sadece evrim
Yadsımaya cesaretim yok
İçimdeki basit bir yaratık
Orada duruyor
Beynimi kontrol ediyor
Neden ölüme layığım
Neden tahakkümü altındayım
Bu içimde kilitli hayvanın
İyice görmek için yaklaş
Şüphesiz kimi türler ayakta kalacak
Sıkı dur, içine giriyorum
Evrim
Zamanı gelecek bu kemikler bulunacak
Çoğalmaya sebep olan virüs
Bir kavanozda korunacak
Belki dünya yoldan çıkacak
Bir milyon yıl içinde birileri diyecek
Bu orospu çocuklarının hepsi dengesiz
Bu evrim
Sadece evrim
Yadsımaya cesaretim yok
İçimdeki basit bir yaratık
Orada duruyor
Beynimi kontrol ediyor
Neden ölüme layığım
Neden tahakkümü altındayım
Bu içimde kilitli hayvanın
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Değişen pek bir şey yok
Çevrene bir bak
Neden
Ölüm bana hak
Lafotizmalar V
Cahilin kafası kendi etrafında döner.
* * *
Amacı aşmaktan başka ne amacımız olabilir?
* * *
İşin gücün eleştirmekse, yaratamazsın.
Öyle keskinleşir ki dişlerin, kendini yaralamaktan korkarsın.
* * *
Yazar, hiçbir tanıklığa burun kıvırmaz.
İstediği yerde değildir, hep zorunluluklardadır.
* * *
Dekor değişir, adam değişmez.
* * *
Ciddiyeti olmayanın öfkesi neye yarar?
* * *
Ölüm beklenmez. ama muhakkak gelir.
* * *
Büyük adam!
Güneş batarken bile gölgen yok.
Ama sen suçu havalara atarsın.
* * *
Düşmanın neşeni almışsa, yenilmişsin demektir.
* * *
İstemeyi istedikten sonra, istediğin her şeyi isteyebilirsin.
* * *
Biri besteleri için çocuklarım diyordu.
Hangi vicdansız ana-baba, çocuklarını satar?
* * *
Sürdürmek neden, madem plastikten suçlar yüzünden bunca çektiğimiz?
Dilimizin suçu mu mecburiyetlerimiz?
* * *
Amacı aşmaktan başka ne amacımız olabilir?
* * *
İşin gücün eleştirmekse, yaratamazsın.
Öyle keskinleşir ki dişlerin, kendini yaralamaktan korkarsın.
* * *
Yazar, hiçbir tanıklığa burun kıvırmaz.
İstediği yerde değildir, hep zorunluluklardadır.
* * *
Dekor değişir, adam değişmez.
* * *
Ciddiyeti olmayanın öfkesi neye yarar?
* * *
Ölüm beklenmez. ama muhakkak gelir.
* * *
Büyük adam!
Güneş batarken bile gölgen yok.
Ama sen suçu havalara atarsın.
* * *
Düşmanın neşeni almışsa, yenilmişsin demektir.
* * *
İstemeyi istedikten sonra, istediğin her şeyi isteyebilirsin.
* * *
Biri besteleri için çocuklarım diyordu.
Hangi vicdansız ana-baba, çocuklarını satar?
* * *
Sürdürmek neden, madem plastikten suçlar yüzünden bunca çektiğimiz?
Dilimizin suçu mu mecburiyetlerimiz?
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Eflatun Solmaz - Köle
Ya salağa yatarsın. Ya nereye yatarsan yat, salaksın. Dostluklar ısınıyor içimde, transistörler gibi... Zorunlulukların ve arzuların dilek...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...