“İmgeden yola çıkarak dünyayı kavrayabilme olanaksızlığının yanı sıra, haberden yola çıkıp eylem ve kolektif bir iradeye yöneliş de olanaksızdır. Duyarsızlaşma ve eyleme geçme arzusundan yoksun olunmasının nedeni kayıtsızlık ve genel anlamda bilgisizlik değildir. Sorun yeniden canlandırmanın izleyiciyle olan göbek bağının kopmuş olmasıdır.
Artık ekranın yansıttığı bir şey yoktur. İnsan sanki bir tür sırsız aynanın gerisinde durduğu gibi bir hisse kapılmaktadır. Siz dünyayı görebiliyorsunuz ancak dünya sizi göremiyor, size bakmıyor. İnsan ancak kendisine bakan şeyleri görebilir. Ekran her türlü ikili ilişkiyle her türlü ‘yanıtlama’ olasılığının arasına giriyor/engelliyor.
İşte bu yüzden canlandırma konusundaki kusur yalnızca eyleme geçilmesine engel olmakla kalmayıp bir haber, bir imge, sanallık ve ağlara özgü etiğin de oluşmasını imkânsızlaştırıyor.”
Eflatun Solmaz - Bohem
yanlış anlıyorum diye bağıran salak bir bakış deler içimi hangi işe el atsam çıraklıktan ustalığa bir yalnızlık ki açlık sınırında yazmak ...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...