Ana içeriğe atla

Şarköy Notları - V

22 Kasım 2009 - 21:14

“Tek başınayken aklını koruma sanatı”… Güzel kitap olmaz mı? Hatta başına “on derste”yi de ekleyebilirim. Peki, kelin ilacı var mı ki başkalarına satıyor? O kel bensem her zaman vardır. Dermanın dertten beter olabileceğini baştan kabul edecekseniz, kusuru hekimde aramayacaksanız, emrinize amadeyim.

Önce durum değerlendirmesi yapalım ve teşhisi sorgulayalım. Soralım; tek başınayım derken, yalnızım demek mi istiyorsunuz? İkisinin aynı anlama gelmesi muhtemelse de gelmeyebilir. Tek başınayım dediğinizde bunu pozitif değerlendirebilir, hatta biraz da vakar barındırdığını düşünebiliriz. “Yalnızım”daysa bir hayıflanma var sanki. Amacımız aklı korumaksa, iki durumu çok fazla ayırmasak da olur. “Yalnızım” anlamına geldiğini varsayıyor ve sonraki aşamaya geçiyoruz. Durumunuzdan rahatsız mısınız? Süreklilik şart değil, zaman zaman da rahatsız olabilirsiniz. Fakat cevabınız hayırsa, derse pek ihtiyacınız yoktur. Hiç demiyorum çünkü rahatsız olmayıp da tedirgin olabilirsiniz. Sonu nereye varacak, kontrolünüz altında mı kalacak bilmek isteyebilirsiniz. Öyleyse tam hedef kitlemiz içerisindesiniz demektir. Akıl sağlığınızın yerinde olup olmadığına baktıktan sonra korumaya geçebiliriz. Şayet yerinde değilse biraz geç kalmışız demektir. Biraz diyor, tümüyle demiyorum. Çünkü durumunuzda istikrar arayabilirsiniz. Çevrenizden aldığınız tepkilerce sorun varmış gibi görünüyorsa, durumunuzu korumak istemenizden daha doğal ne olabilir? Eğer daha beter dağılacaksa “bırak dağınık kalsın” değil mi? İlgisi yok biliyorum, kafa karışıklığı iyidir, söz konusu rahatsızlıkta ilaç işlevi görür.

Bir sorunu çözmenin en iyi yolu, aslında öyle bir sorun olmadığını söylemektir. Farklı ifade edecek olursak, inkâr, sorunun en iyi çözümdür. İnkâr yerine ret de diyebiliriz. O zaman birinci dersimiz bu olsun. Bana katılacağınızı umuyorum. Sorun varsa reddetmenin neyi çözeceğini merak ediyorsunuz. Toplu terapiler vardır, bilirsiniz. Ülkemizde uygulanıyor mu, bilmiyorum, filmlerde görürüz hep. Örneğin grup alkolizmle ilgiliyse, grup elemanları kendilerini tanıtırken “ben bir alkoliğim” cümlesiyle başlarlar söze. Görüldüğü gibi benim bir numaralı dersimin tam tersi uygulama. Ben iki uygulamanın da ancak kişiye göre doğru olduğuna inanıyorum. Grup terapileri kabullenmeye öncelik verdiklerine göre yenik, ezik, “loser” insanlara yönelik bir terapidir. Zaten yalnızlıkla ilgili grup terapisi yapamayız, her türlü kabullenme, kendi başımıza üstesinden gelebileceğimiz meselelerin altında kalmamıza neden olacaktır. Anladığım kadarıyla grup terapileri, dış faktörlerin örselediği insanlara hitap ediyor. Faydasız demiyorum, her insanda faydalı olmaz, ters tepebilir. Bizim durumumuzdaysa ters tepme ihtimali çok fazladır. Fantezi şarkıdaki gibi “yalnızım dostlarım yalnızım yalnız” diye tekrar etmemeli veya Tsm eserdeki gibi “ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım” diye ikrarda bulunmamalıyız.

Durumu retten sonra ikinci dersimize geçiyoruz, ilkiyle bağlantılıdır. Biz durumumuzu kabullenmezken başka birisinin telkinine maruz kalabiliriz. İşte birinci yöntemle birlikte ikincisinin önemi burada, var sayılan meseleyi evrenselleştirmek, “-misin”le biten soruya “kim değil” sorusuyla karşılık vermektir. Kendinizde bulunduğu iddia edilen sorunun, herkeste olması gerektiğini söyleyin. Muhtemelen de öyledir zaten. Diyalektiğe başvurarak, kavramı irdeleyip içini boşaltabilir, tersine çevirebilir veya hiç ilgisi olmayan anlamlar da yükleyebilirsiniz.

Bunlar korumaya yönelik çözümler mi, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. (Yalan! Aklımdan bu soru geçiverdi o kadar.) Cevabım evet. Bunlar “ele güne karşı yapayalnız”lığınıza sert bir kabuk sağlayacaklardır. Kabuğun ekvator çizgisi gibi varsayımsal olduğunu asla ve asla aklınızdan çıkarmayın. Ne de olsa her duvar, her kabuk, her zırh koruyuculuğunun yanında hapsedicilik de içerir.

O zaman pratik başka öneriler yapalım. Mesela, asla boş kalmayın. Okuyun, çizin, yayın, oynayın, dans edin, ne yaparsanız yapın ama asla durmayın. Dinlenmek için değil uyumak için durun. Durursanız da hayal kurun, dalga geçin. Kendinizle barış halindeyseniz böylesi önlemlere gerek kalmayabilir. Aklınız, bedeninize, hanenize, gezegeninize, hatta evreninize mahkûm kalmak istemez, engellemeyin, bırakın. Aklınız ışıktan hızlı seyahat edebilir. Tabi uzun, yorucu ve sabır gerektiren temrinlerin neticesinde elde edebileceğiniz bir sonuçtur bu. Alkole, uyuşturucuya bile ihtiyaç duymazsınız böylelikle. Karşı değilim, kullanabilirsiniz. Hayatınıza renk katabilir. Dikkat etmelisiniz, bağımlı hale gelirseniz renkler solar. O durumda akıl bedende kalır, bedense posaya dönüşür. Posaya dönüşmüş beden, gelecekten umudunu keser. Gelecekten umudunu kesmiş insan da depresyona girer. Kullandığınız her ne ise, araçken amaç haline gelmişse, geri dönüşsüz bırakmanız gerekir. Kontrolden çıkmış renk katmaları, renge boğulmanıza, dolayısıyla kısa sürede delirmenize sebebiyet verebilir.

Kendinize yeni meseleler edinebilirsiniz. Dikkatli olmalısınız, başkasının huzurunu kaçıracak tarzda sığ olmasınlar. Merakınızı besleyin, alanı geniş tutun, evrenin sınırlarını zorlasın bu meraklar. Hangi durumda olursanız olun, ne başkasına ne de kendinize şikâyet etmeyin.

Unutmayın; yalnızlık şanstır, kimine zorla verilir, kimi istese de bulamaz.