Gökten mi indik, sürüden mi çıktık (çıktık mı, orası ayrı)? Eğer gökten indiysek, ışıktan kopmuş gelmişizdir. Aydınlanma, bizi kaynağımıza ancak yok olarak ulaştırabilir. Yok sürüden/güruhtan çıktıysak, istisna olmamamız muhtemeldir. Demek ki sürüden, aydınlanmaya doğru tikel bir yönelim var demektir. Azınlık kalmak bakiyse ve oran aşağı yukarı aynıysa da yok oluş söz konusu değildir. Çünkü gerçeğe/gerçekliğe, diller sussa da susturulsa da varabiliyoruz. Evrenle yaşıt tecrübeye sahip bilincimizle, sürekli, her çağda, "bunda bir yanlışlık var" diyoruz. Biz görmezden geldiğimizde, kayaçlar bağırıyor, tortullar, parazitler, aminoasitler bağırıyor. Kendi kaslarımız, kemiklerimiz, hücrelerimiz bağırıyor.
Yolculuğunda (belki) bir adım öndesindir. Gördüklerinden öyle korkmuşsundur ki hız kesmişsindir. Ardında bıraktıkların, fark attıkların yüzünden kaygılanmazsın. Ne kadar önde olursan ol, varacağın yeri ve neye dönüşeceğini bilemeyişin korkutur seni. Azınlık ne kelime, tek başınasın, yalnızsın. Beş çocuk babası, yirmi torun dedesi olsan ne fark eder?
Seni saran kütlenin büyüklüğünden daha önemlidir yoğunluğun. Asıl kalabalığa karışmak yok olmaktır. Ama belki de ak koyun - kara koyun yoktur, bütün koyunlar alacadır. Varlık felsefesi yapan da kaygısızca geviş getiren de aynı kasabın bıçağını tadacaktır.
Eflatun Solmaz - Bohem
yanlış anlıyorum diye bağıran salak bir bakış deler içimi hangi işe el atsam çıraklıktan ustalığa bir yalnızlık ki açlık sınırında yazmak ...
-
Sümbülzade Vehbi, 18.yüzyılda yaşamış bir şahsiyet. Tevatür odur ki bir gün padişahın huzuruna çağırılır. Hiç işi gücü olmayan, durduk yere ...
-
Rapunzel dendiği zaman gözümüzün önüne, upuzun saçlarını kuleden aşağıya sarkıtmış bir genç bir kız imgesi gelir. Ben de bu yazımda o saçla...
-
Browne, 1632 Ocağı'nda Felemenk'te ikamet ettiği ve insan bedeninin sırları konusuna her zamankinden daha fazla yoğunlaştığı bir dö...