Montesquieu, kitap bilmez paylaşım otomatlarına göre şöyle demiş:
"Bir ülkede yalakalığın getirisi, dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise, o ülke batar..."
Bir kitapta böyle bir cümle görürseniz, okumayı sürdürür müsünüz? Ben sürdürmem. Kıraat eyleminin en az yapıldığı kıraathanelerdeki profesörlerden biri böyle analiz yapsa, kimse kafasını çevirip bakmaz.
"Getiri”, Farsça kökenli “kâr”, Arapça kökenli “faiz” sözcükleriyle karşılık buluyor. Ekonomi ile ilgili bir terim. Yalakalık ve dürüstlük kavramlarının ekonomiyle doğrudan bir bağlantıları bulunmuyor. Hesap defterine, “aylık yalakalık getirisi”, “dürüstlük getirisi” yazılamayacağına göre hesaplamak da olanaksız. Hesaplansalar bile ikisi de getiri olduğuna göre artı hanesine yazılmaları gerekir. Çıkan sonuca bakıp ülkenin battığı sonucu çıkaramayız.
Bir ülkenin batmasından ne anlamalıyız. Bir ülke Atlantis gibi mi Lehman Brothers, General Motors veya Esbank gibi mi batar. Buram buran 21. Yüzyıl uyduruğu kokan bu “alıntıyı” fazla didiklemeye gerek görmüyorum.
"Yalaka" kökeni ve nasıl türediği belirsiz argo bir sözcük. “Yala(mak)” fiilinden türemiş “yalak” sözcüğüyle ilgili görünüyor. Birincil anlamı, “içinden, üzerinden bir şey yalanan yer veya kap / hayvanların su içmesi için ağaç, taş, beton vb. yapılmış oyuk genişçe kap; çeşme önlerine bu amaçla konulmuş büyük tekne”. İkincil veya mecaz anlamıyla da “geveze; sırnaşık, açgözlü, arsız; onursuz, sürtük” gibi karşılıkları var. “Dalkavuk” karşılığını bulması daha yeni görünüyor. “Yalak” sözcüğünden “yalaka” sözcüğünün türetilmesi bana kuşkulu geliyor. Konumuz bu olmadığı için şimdilik bu kadarla yetinelim.
Montesquieu, günümüzden yaklaşık üç asıl önce yaşamış bir düşünür, siyaset bilimci. En bilinen eseri "De L'esprit Des Lois" (Kanunların Ruhu Üzerine). Bakalım bu kitapta “yalakalık” ile ilgili ne var.
"Dalkavuk” veya argo "yalaka" için Fransızca şu karşılıkları bulabiliriz. “Adulateur”, “flagorneur”, “suiveur”, “flatteur” sözcüklerini anahtar olarak alabiliriz.
Kanunların Ruhu Üzerine, üçüncü kitap beşinci bölümde, “flatterie” sözcüğünü buluyoruz:
"L'ambition dans l'oisiveté, la bassesse dans l'orgueil, le désir de s'enrichir sans travail, l'aversion pour la vérité, la flatterie, la trahison, la perfidie, l'abandon de tous ses engagements, le mépris des devoirs du citoyen, la crainte de la vertu du prince, l'espérance de ses faiblesses, et plus que tout cela, le ridicule perpétuel jeté sur la vertu, forment, je crois, le caractère du plus grand nombre des courtisans, marqué dans tous les lieux et dans tous les temps. Or il est très malaisé que la plupart des principaux d'un État soient malhonnêtes gens, et que les inférieurs soient gens de bien; que ceux-là soient trompeurs, et que ceux-ci consentent à n'être que dupes."
Berna Günen, bu paragrafı şöyle çevirmiş:
Dördüncü kitabın ikinci bölümünde “adulation” sözcüğüne rastlıyoruz.
"Il ne défend l'adulation que lorsqu'elle est séparée de l'idée d'une grande fortune, et n'est jointe qu'au sentiment de sa propre bassesse."
"Onur, dalkavukluğu ancak, büyük bir servet elde etmek arzusundan ayrı olarak, dalkavukluğun kişinin kendini aşağı görmesinden kaynaklandığı hallerde savunur."
Aramalarım sonuçsuz kaldı, getirli götürlü bir cümle bulamadım. Son bir alıntı yapmak istiyorum, on ikinci kitap, 27. bölüm:
"Qu'exorable à la prière, il soit ferme contre les demandes; et qu'il sache que son peuple jouit de ses refus, et ses courtisans de ses grâces."
"Dualara merhametle ve şefkatle yaklaşan hükümdar, taleplere kararlılıkla karşı koymalı, reddettiğinde halkının, lütfettiğinde ise dalkavuklarının sevindiğini bilmelidir."
Konumuz uyduruğa en yakın cümle bu olmalı. Zorlasak bile aynı anlamı çıkarmak olası değil.
Eserin çevirisinden yaptığım alıntıların yanında, sosyal ağlarda yayılan uyduruk pek zavallı kalıyor, aradaki üslup farkı açıkça görülüyor. Paylaşanlar niye görmüyorlar. Çünkü alıntılarını kaynağından değil başka uydurukçulardan, kitap okuma skor tablosu gibi kullanılan 1000uyduruk gibi sitelerden ediniyorlar.
